29 Mart 2012 Perşembe

24 + 1 gün ...

Normal bir insan evladının kuyruk sokumu ağrır mı arkadaş?Bir kere kuyruk sokumu ağrıyacak bir yapıda mıdır?Neyse ne işte, günlerdir müthiş acı çekiyorum.Salı günü Berkhanla Gaye'nin dükkanına gittik.Yoklardı.Gaye için hastaneye gitmişler ama neyse ki önemli bir şey yokmuş.Sonra geldiler biraz lafladık çıktık.Bahçeliden Kızılay'a kadar yürüdük.Bir iki saat arayla önce kfc'de hot wings, sonra Düveroğlu'nda lahmacun yedik :))) Bu arada bahçeliye de uzun bir yürüyüşün ardından gitmiştik.Eve geldiğimizde değil bir adım atacak, konuşacak halimiz bile yoktu.Pert olmuş bir şekilde koltuklara düştük ve uyumuşuz :) O günden beri zaten çok da randımanlı olmayan sol bacağım iyice kilitlendi,gece dönerken,yürürken,eğilirken yani her pozisyonda ağrıyan,iyileşmeyen ve iyileşmedikçe hamileliğimin sonuna kadar böyle mi gidecek diye korkutan sinsi bir ağrı...Artan kiloma dayanamayan kemiklerim eklemlerim kaslarım ya da her neyim ise bir şekilde tepki veriyor işte.Oğlum sağ salim kucağıma gelsin de bu günler nasıl olsa geçer, unutulur.

Maşallah kuvvetlendi kuzum.Gel babası gel gel gel diyorum en çok ona tepki veriyor :)))) İnanılmaz olduğunu biliyorum ama cidden öyle.Mehmet'i çok sevecek oğlumuz.Yani kim babasını sevmez ki? Ama bahsettiğim öyle bir sevgi değil.Çok iyi anlaşacaklarını hatta benden daha iyi anlaşacaklarını düşünüyorum.Ben bazı konularda biraz daha katıyım.O çok daha yumuşak davranacaktır.Memoşu oğlunu severken görmeyi, onları saatlerce izlemeyi çok istiyorum.Baba oğul yayıla yayıla yatacakları,uykuda oğluşun ayağını memoşun ağzına dayayışını filan görüp fotoğraflamak istiyorum.

27 Mart 2012 Salı

holografik evren ve zaman

Zaman, asla bizlerin düşündüğü gibi birşey değildir. Çünkü bizim "zaman'ımız", bizlerin, yani insanın algılama kapasitesinden doğan bir şekilde anlaşılmaktadır. Zaman, insanın, evreni algıladığı beş duyusunun eseri olan bir biçimde zihinlerimizde şekillenir.
Grerçekte ise, sınırı, sonu olmayan "evrensel tek bir an" mevcuttur ve bu "tek an", değerlendiricinin algılama kapasitesinden doğan bir biçimde "zaman" şeklinde algılanır.
Hologram tekniğinin izahı, "evren" ismiyle tanımlamaya çalıştığımız sınırsız ve sonsuz tek varlık, yani "BÜTÜN'e" ait tüm bilginin hologramik bir biçimde her zerrede mevcut olduğunu anlamamızı kolaylaştırmıştır. Buna göre, evrenin holografik yapısında, bizim gözlemlediğimiz evrenimizde, olmuş veya olacak diye bildiğimiz her olay, her oluşum, bilgi olarak yüklüdür. Ve yine, evren içi olan her bir varlık, bu "holografik düzenlenmiş bilgi'yi" kendi algılama kapasitesi ölçüsünde değerlendirir. Çünkü "evrensel tümel bilgi'nin" bir sınırı ve dolayısıyla bir merkezi olmaması dolayısıyla, algılamanın oluştuğu, ortaya çıktığı her noktada, algılayıcıya "bütüne ait tüm bilgi" açıktır. Ancak, algılayıcı, kendi algılama kapasitesince bu bilgiyi değerlendirebilir. Yani, algılanan bilgi, tamamen algılayıcının algılama kapasitesinin bir eseridir. Zaten, algılayıcının kendisi de oradaki bilginin özden açığa çıkışından başka birşey değildir.
"Evrensel tek an'da" evrene ait tüm oluşumların bilgi olarak mevcut olmasından dolayı, o boyutta herşey olmuş-bitmiş hükmündedir. Yani, evrenimizde ortaya çıkacak herşey "evrensel tek an'ın" kapsamında olup, bitmiştir. Ancak, sınırlı algılama kapasitesine sahip birimler, "bütüne ait bu tüm bilgi'nin" ancak kendi kapasiteleri elverdiği ölçüsünü değerlendirebilirler. O halde bizler, hologramik düzenlenmiş evrenin sadece içinde bulunduğumuz kesitine (boyutuna) ait bir bilgiyi algılamaktayız ki bu da içinde bulunduğumuz "bizim evrenimiz'dir". Algılamakta olduğumuz tüm bu bilgi, -sınırsız bir yapıdan alınan kesitsel veriler-, yani "bizim evrenimiz", kendi kapasitemizden doğan bir biçimde duyularımız önüne serilmektedir. Böylece de holografik evreni kapsayan "tek kozmik an'ı", kendi kapasitemizden doğan bir biçimde, yıllarla, aylarla, günlerle vs. ifade edilen bir biçimde şekillendirmekteyiz. Eğer holografik evreni bir başka kesitinden algılıyor olursak (farklı bir kapasiteyle), "şu anda içinde bulunduğumuz zaman" o boyuta göre belki birkaç saniyelik bir değer ifade edecektir. Çünkü, "bizim zamanımız", holografik evrenin sadece belirli bir kesitidir ki bu kesit belki de "kozmik tek an'a" nisbetle okyanusta bir damla bile değildir. Öyleyse, "kozmik tek an'ı" ne şekillendiriyor isek, o boyuta ve algılama kapasitesine göre bir " zaman değerlendirişi" içinde oluruz. Başka bir haldeki "zaman" algılayışımız, şimdikiyle hiç mi hiç bağdaşmayacaktır...
Nitekim, "bizim evrenimizin başlangıcı" diye kabul edilen big-bang anından şimdiye dek geçen zamanı kapsayan "kozmik yıl'a" nisbetle bir insan ömrü 10 saliselik bir anlam ifade etmektedir. Eğer bilinç boyutunda, bizde bir üst boyuta sıçrama gerçekleşirse, yani o boyutun bilgileriyle rezonansa girebilirsek veya bir diğer ifadeyle o boyutun bilgileri bizde açığa çıkarsa, içinde bulunduğumuz "kendi evrenimiz boyutu", bir rüya misali değere sahip olacaktır. Acı, tatlı günlerle, yıllarla geçen bir ömrün tamamı sanki uykuda yaşanmış bir rüya gibi hatırlanacaktır...
O halde, bizlerin olageldiğini gözlemlediği herşey, sınırsız evrenin holografik yapısında mevcut bilginin kesitsel örnekleridir. Ve bizler, "tümel bilgi'nin" bizde açığa çıkan boyutunu "yaşadığımız zaman" olarak kabul ediyor, buna göre de geriye kalanını değerlendiriyoruz.
"Kozmik tek an'a" göre ise HERŞEY, KENDİNDE, hologramik düzenlenmiş BİLGİ'den ibarettir, yani tüm zamanlar yaşanmıştır. Çünkü herşey, O'nun bilgisinde mevcuttur. Bizler dahi, O'nun bilgisinden oluşmuş, yeralan birimsel görüntülerden başka birşey değiliz!.. Fakat, aynı zamanda sahip olduğumuz bilinç yönüyle "tümel bilgi" sınırsız bir biçimde bize açıktır. Bilinç boyutunda bizde oluşacak derinliğine bir sıçrama ile, öz varlığımız, "evrensel Öz'de" mevcut tümel bilgiye vakıf olabilir. Yani, "BÜTÜN", kendi bilgisini bizde seyretmekte olur ki bu, şu anda da böyledir ve gerçek budur! Çünkü, o boyutta "tek bir an" ve "tek bir varlık" sözkonusudur. Holografik evren ise, tüm bunları kendi bilincinde oluşturan "Bilgi Sahibi'nin", diğer bir yönüyle "Sınırsız An'ın" sahip olduğu ve kendinde ortaya çıkan özelliklerinin görünür olmasından başka birşey değildir...
Acaba, mistiklerin "bütün alemlerin aslı hayaldir, çünkü herşey ALLAH'ın ilminde olmuş-bitmiştir" şeklindeki ifadeleriyle kasdettikleri Bilgi'nin "hologramik düzenlenmiş evrenleri", yani "varlığın gerçeği ve özü" müdür!.. Ve acaba,"tayyi mekan" ve "tayyi zaman" olayları, bu "hologramik bilgi'nin" değişik boyutlarına bilinç sıçramalarıylagerçekleştirilen mekan ve zaman seyahatleri midir?..
Eğer insanlık, "Evrensel Bilinci" tanımak suretiyle günü geldiğinde kendindeki "öz değerlere" erişebilirse, belki de bu "holografik bilgi evreni'nde" değişik zaman ve mekan boyutlarına bilinç sıçramalarıyla seyahatler gerçekleştirebilecek güce erişecektir!.. Bütün bu anlatılanlar gibi, her sorunun cevabı da gerçekte evrensel hologramik bilgide mevcuttur; ancak, gerçeği, tabii ki bize "ZAMAN" GÖSTERECEKTİR...

Ahmed Baki...

26 Mart 2012 Pazartesi

nerdeyse doğuruyordum :)

Selam günlükcan,

dün (akşam saatlerini saymazsak) güzel bir pazar günü geçirdim.Sabah kahvaltı yaparken, Memoş "Annenlere git dedi.Piknik filan yaparsınız hava çok güzel." Bu muhteşem fikri değerlendirmek için hemen giyindim,aşkımla birlikte çıktık.Aynı otobüse bindik o Kızılay'da indi ben devam ettim.Güzel pembe bir tişört,açık renk bir pantolon ve pembe bir Amerikan Eagle giydim.Tam yaz kıyafeti anlayacağın,üzerine de pembe beyaz bir anorak geçirdim.Kendimden, karnımdan, gebeliğimden çok memnun bir şekilde gittim.Tabi annemler çok sevindiler ,Yağmur'la Ufuk'u da aradık onlar da geldi hep birlikte baraja gittik, köfteler tavuklar, puf börekleri, çay, may derken küp gibi yedim.Barajdan döndüğümüzde nefes alacak yerim kalmamıştı. Bir saatten fazla uyudum annemlerde. Hava kararmaya başlamadan yola çıkmak istiyordum. Saat 18:00 gibi otobüse bindim 19:30 da evdeydim ama ters giden bir şeyler vardı. Kasıklarımda regl sancısına benzer hatta ondan biraz şiddetli bile olabilecek ağrılar vardı."Tamam" dedim kendi kendime, "buraya kadarmış bunlar doğum sancılarının başlangıcı." İnternetten araştırmalar,doktor aramalar filan derken iyice panikledim. Hemen sıcak bir duş aldım, kalın pijamalar ve patikler giydim, kalın battaniyeler örttüm bacaklarıma. Bir süre daha geçmesini bekledim. Fakat ağrı gitgide hafiflemek yerine şiddetleniyordu. Mehmet'i aradım hemen, sancım olduğunu, korktuğumu filan geveledim.Geveledim diyorum çünkü ağlamaktan ne dediğim tam olarak anlaşılmıyordu. Neyse Mehmet atladığı gibi çıktı geldi. Gelirken de sürekli aradı sağolsun "Nasılsın,biraz geçti mi "filan. Geçmemişti ama yanımda sakin birinin olması gerekiyordu,geçiyor dedim.Bu arada kendi doktoruma ulaşamadım. Güven Hastanesi nöbetçi doktoru ile görüştüm. 24 .haftamda olduğumu söyledim.Regl döngüsü haftası olduğunu yani hamile olmasaydım dünün regl olma günüm olduğunu ,biraz da üşüttüysem bu ağrının normal olabileceğini, kanama olur ya da sancı üç günden uzun devam eder ise doktoruma görünmemi söyledi. Rahatlamıştım. O esnada Mehmet geldi. Korkmuştu. Hemen "çocuk oynuyor mu" diye sordu. Onu görünce bardaktan boşalır gibi akmaya başladı gözyaşlarım. Çok korkmuştum oğlumuzu erken doğurmaktan ve bu yüzden yine kaybetmekten, üstelik her şey yolunda gidiyor derken... Neyse ki doktorla görüşmem rahatlatmıştı beni ve anlatınca onu da. Bir de babasına kıpırdandı oğlum sesini duyunca, iyice rahatlattı bizi. Ve olası bir erken doğum sancısında ne kadar çok panikleyeceğimizi görmüş olduk. Daha soğukkanlı olmayız sanırım. Sonra tüm gece "iyi misin ,iyiyim, çocuk oynuyor mu ,oynuyor, nasılsın, iyiyim iyiyim "lerle geçti. Sabah uyandığımızda şükürler olsun ki hepsi geçmişti. Ama hata bende, bunu biliyorum. Çok ince giyindim ve ayağımda çorap bile yoktu.Evet hava ısındı ama o kadar da değil. Daha dikkatli olmalıyım. Böyle saçma sapan bir sebeplerden bebeğime zarar veremem.

Bunun dışında işleilgileniyorum ancak pek hareket yok.Bu aralar bir iki satış ya da kiralama yapsam çok ama çok iyi olacak.Allah'ım hayırı işler versin inşallah.

Oğulcuğum kıpır kıpır maşallah.Her sabah saat 7 - 7 buçuk gibi güneş tam üzerimize doğuyor.Hemen karnımı açıp güneşe dönüyorum.Nasıl oluyr bilmiyorum ama ya ısıyı ya da ışığı hissedip kıpırdanmaya başlıyor.Günaydın diyorum tepki veriyor.Sonra Mehmet'in elini göbeğime koyuyorum, biraz da öyle uyukluyoruz.Kısa aralıklarla babasına da tepkiler veriyor oğlum.Böylece erkenden kaldırıyor oğulcan bizi.Kahvaltımızı yapıyoruz, duşumuzu alıyoruz ve hatta biraz tv bile izliyoruz.Bebek eve düzen getirmeye başladı bile.Şükürler olsun.

Daha hafif yiyecekler yiyip,temiz havada bolca yürüyüş yapma zamanı.Bugün Mehmet erken çıkışlı,yarın izinli,diğer gün geç girişli.Hava mis gibi.Keyifle geçireceğimiz iki güzel gün var önümüzde,Allah'ım biraz da işlerim yolunda giderse senden daha ne isterim.

Bu arada yine namazı bıraktım.Çok ayıp ettiğimi biliyorum.Çok da utanıyorum bir şeyler isterken.Yani tabi namaz rüşvet değil ama kıldığım zamanlarda bir şeyler istemeye biraz daha hakkım varmış gibi hissediyorum kendimi.Azra'nın tabiriyle vicdanıma rüşvet yediriyorum. :))

Şimdi bir müşterim için kiralık daire bulmam lazım.Öpüyorum günlükcanımın fontlarından,oğulcuğumun her bir yerlerindennnnnnn :*

24 Mart 2012 Cumartesi

muah :)

Bütün kışlıkları kaldırdım sonunda.Bugün sıcaklık 16 derece.Artık kolay kolay düşmez sanırım.Neredeyse yazlıkların tamamını kaldırdım.Çünkü bir tekinin bile içine sığmam imkansız.Şu an bolca robadan lastikli elbise tayt ve tişört var dolabımda.Doğuma kadar idare edecek şeyler işte.Zaten sanırım doğumdan sonra bir süre dışarı çıkamam.O zamana kadar da kış gelir,biraz kilo da veririm.Neyse ya erken erken planlar yapmaya başladım yine.Cumartesi günleri tv'de ne gündüz ne de gece adam gibi izlenecek bir şey olmuyor.Sıkıcı bir gün beni bekliyor anlaşılan.Giyinip dışarı çıkmalı en iyisi.

oğlumu çok seviyorummmmmmmmmmmmmmmm :)))))))

22 Mart 2012 Perşembe

23 hafta 2 gün




Oğlummmmmmm ,canımmmmm, kuzummmmm....Özlemişim yazmayı.Bursadaydık bir kaç gündür.Arabayla gittik,hızlı trenle döndük.Kuzenin kocaman olmuş,çok tatlı ve uslu bir bebek.İnşallah sen de uslu olursun.Kalvyenin "o" harfi biraz zor basıyor,galiba bir şeyler döktüm yine farkına varmadan.İyice kilo aldım anneciğim sağ salim büyüyorsun maşallah.Pazartesi günü düştüm,resmen yere kapaklandım,bir elimle karnım yere değmesin diye karnımı kapattım,diğer elimle de yerden destek aldım.Dizlerim mosmor.Hiç canım yanmadı ya da yandı da ben hissetmedim ama çok ağladım.Sana bir şey olacak diye ödüm koptu.Allah'tan angel sound var.Saat başı kalp atışlarını dinledim.Attıkça şükürler ettim.Canım oğlum.Dün hızlı trendeyken öyle büyük bir tekme attın ki baban da ben de şok olduk.Seni çok merak ediyorum,neye benzeyeceğini,saçlarının rengini,gözlerinin rengini,tenini öyle merak ediyorum ki.Hep rüyamda görüyorum.Sarışın kıvırcık saçlı mavi gözlü bir bebek.Bir keresinde de Mehmet'in Cem diye bir arkadaşı var rüyamda ona benzettim seni."Bu çocuk aynı Cem'e benziyor" diyordum.Bak Cem'in bir fotoğrafını göstereyim sana.

ofisteyim kuzucan, işler yoğunlaştı sonra yazarım yine

15 Mart 2012 Perşembe

Selam oğulcuğum,ofisteyim.Sabah şovunu izledik senin.Güne enerjik uyanman güzel bir şey :) Kendime çok güzel bir elbise aldım,robadan lastikli, çiçekli, ucu güpürlü yani doğumdan sonra da giyebileceğim çok romantik bir elbise, birazdan fotoğrafını koyarım.

Dün gece Okan Bayülgen'de Selim İleri konuktu. Selim İleri'yi ve kitaplarını daha iyi tanımaya yönelik,reklamdan uzak çok keyifli, dolu dolu bir sohbetti. Yazılarını hala daktilo ile yazdığını ancak şerit bulmakta zorlandığını, yakında şerit üretimi de bittiği zaman  el yazısı ile yazacağını söyledi. 90 yıllık bir daktilo ile tek parmak yazdığını söylediğinde Okan da çok etkilendi. Diğer yazarların iki parmak yazdığından bahsettiler. Okan'ın bu kadar çok şey biliyor olması çok şaşırtıcı. Kitapları öyle çok övdü ki, Memoş bile şu kitapların adını yazalım da okuyalım dedi.Okan'ı ukala bulanlar vardır eminim ama ben de o kadar çok bilsem ben de ukala olurdum.Onu anlıyorum ve onaylıyorum. :)

Ve sana yine çok güzel olacağını tahmin ettiğim bir hırka başladım.Mavi beyaz damalı gibi görünüyor ,örmesi biraz zor ancak üzerinde göreceğim günleri düşündükçe sabırla örüyorum.

biraz yoğunlaştı iş sonra devam ederim muahhhhhh :*


13 Mart 2012 Salı

Maşallah benim oğluma

Bebeciğim,dün gece bize Berkhan Abin ve Gaye ablan geldiler.Gittiklerinde gece 2 filandı.Berkhan'a çok güldüm Gayeyle atışmalarına filan.Güzel bir terapi oldu anlayacağın.Tabi biz o saatte yatınca sabah biraz geç kaldık.Kahvaltı yapalım ,ben duş alayım filan derken randevu saatimiz geldi çattı.Tam 13:00 da oradaydık.Biraz bekledikten sonra doktorcuğumuzla görüşmeye başladık.Bu arada son dört haftada sadece 1 kilo almışım.Toplamda 5 ayda 8 kilo.Bundan sonra her ayı 1 kilo alarak geçirirsem - ki buna ben kendim bile inanmıyorum :)) - 12 kilo ile tamamlarım 9 ayı.Ama parantez içinde de belirttiğim gibi tontiş ellim buna ben bile inanmıyorum.Neyse beni boşver, doktorcan başladı karın çapını almaya,ardından baş çapı ,kol kemiği uzunluğu,bacak kemiği uzunluğu sonra grafiğimizi açtı,binlerce kez şükürler olsun ki rabbime her şeyin olması gerektiği gibi çıktı.Sonra doopler ile damarlara göz attı.Sağdan geleni incelerken tek sıkıntı çıkmadı.Hemen buldu damarı,hızı da normaldi maşallah kuzuma.Amma ve lakin sola gelince en az beş deneme yaptık.Her seferinde her hangi bir akış yok görünüyor.O an tamam dedim bitti bu iş,başa döndük,Mehmet'in bu manzarayı görmesi,yanımda çaresizce bakışını görmek iyice boğazıma düğümledi nefesimi.Hocam akış yok de mi dedim.Güldü can doktor ,hayır damarı bulamadım yapma kalp krizi geçireceksin dedi.Sonra iyice kasığıma indirdi aleti ,damarı buldu ve akış hızının normal olduğunu gösteren sesi duyduk.Mehmet nasıl sıktıysa kendini gülmeye başladı.Ben de tabi.Her şey normal dedi doktor ve işin zevkli kısmına geçildi.Bize el salladı kuzucuğumuz ,hatta her şey yolunda der gibi baş parmak çaktı.Sol damardaki hadiseden öylesine gerildik ki doktora soracağım bir çok şeyi unuttum.Haftaya bugün Bursa'ya gitmeyi planlıyoruz seyahat sıkıntı olur mu diye soracaktım.Telefon açarım artık.Sol mememdeki enfeksiyon yüzünden emzirmede sıkıntı yaşar mıyım diye sordum.O kanallarda gölleşme olabilir sancı yapabilir,sorun oluşabilir,belki de o kanallardan süt gelmez dedi.Süt gelmezse daha iyi olurmuş.Tek meme bebeğe yetmez.Diğeriyle de emzireceksin dedi.Tabi bunlar için aslında çok erken ama olsun.

İşte böyle bebem,doktordan bir çıktık ki gök yarılmış gibi yağmur yağıyor.Bir süre pek konuşmadık,sonra maşallahlar,hayaller,planlar derken geldik evimize.

Senin odanı boşattık oradaki büyük karyolayı ve kitaplığı birine verdik.Şu an oda bomboş.Cumartesi günü kanepe gelecek.Sen doğana kadar karyola filan almayacağız.Doğduktan sonra bir de karyola aldık mı bitti bu iş :D

Annem evladım öpüyorum göbeğinden.Ha bu arada doğar doğmaz sünnetini yaptırmaya karar verdik.Çok araştırdım,yenidoğan sünneti hem daha acısız hem de travmasız oluyormuş.3 güne de iyileşiyormuş.Yumurtanın sarısı gitti çükün yarısı diye ninni söyleyeceğiz sana :)))

Allah'ım korusun seni bal sarmam,süt kuzum,tekme manyağım

12 Mart 2012 Pazartesi

Ellerimin emekleri :))


Selam kuzucuğum,bu battaniyeyi senin için ördüm.Ben normalde böyle şeyleri pek beceremem, aslına bakarsan beceririm de pek sabırlı sayılmam. O yüzden de kısadan kesme uyduruk şeyler yapmayı tercih ederim.Ancak konu sen ve senin konforun olunca her detaya dikkat ediyor, mümkün mertebe ince eleyip sık dokuyorum. Bunun kenarlarına krem rengi kurdela geçirdim,altına da beyaz pazen kumaş dikeceğim.Sıradaki ürünümüze geçmeden önce, aşkla öperim ayacıklarını.

Evet sıradaki ürünümüz ikili burgu,pirinç ve sepet örgü tekniği ile örülmüş, tamamen doğal ahşap düğme detaylarıyla süslenmiş bir yelek :/ Bunu annemin ördüğü bir yelekten kopyaladım.


Burası arka odamız evimiz giriş kat olmasına rağmen bu oda öğleden sonraları bir iki saat güneş görüyor.Bu odayı senin odan yapmaya karar verdim. Oda dediysem böyle tam bir oda takımı filan almayı düşünmüyoruz. Çünkü kendi evimiz değil. Şimdi buraya bir kanepe geliyor. Sonra senin için bir karyola yaptırmayı düşünüyorum. Masif... Ve bir de gardrop ya da şifoniyer. Bu oda zaten fazla büyük sayılmaz sanırım 12 m2 filan.Yani bahsettiğim şeyler ancak sığacak.Kanepeyi geceleri seni emzirmek için kalktığımda kullanırım diye düşünüyorum ve annem sana bakmak için geldiğinde orada yatar.Yani böyle kuzucuğum. Tabi planlar yapılmaya başlandı, aksi bir durum oluşmaması için eller duada.


vat e nays sörprayz...

Dün öyle güzel, öyle özel bir an yaşadık ki Memoş'la, bir yandan gülüyor, diğer yandan ağlıyordum. Oğul kıpırdanmaya başladı, Memoş'u çağırdım gel bak bakalım hissedecek misin dedim. Elini karnıma koydu yavaş yavaş tekmeler attı babasına ogulcuğumuz. Sonra Memoş dışarıdan da görebileceğini bilir gibi karnımı açıp izlemeye başladı ve Rüzgar'ın ağızları açık bırakan şovuna tanık olduk.Yaklaşık bir dakika boyunca göbeğimi dalgalandıran kocaman tekmeler atmaya başladı.Karnım hareketlendikçe Memoş "aha" , "ananı satıyım" , "aha lan", "ananı s*kiyim" nidalarıyla şaşkınlığını belli etti :))) Bir yandan da annemden duyduğu "Çocuğa en çok anne babasının nazarı değermiş" sözünden tırsıyor,aralarda maşallahlar sıralıyordu.Ben zaten ya kahkahalar atıyor ya da anıra anıra ağlıyordum.Bu kadar hadiseyi bir dakikaya nasıl sığdırdığımızı şimdi anlamak zor ama hayatımdaki en özel bir dakikaydı diyebilirim.Eminim bu nasip olursa onu göreceğim güne dek hayatımın en özel anı olarak kalacak.Eğer bunu tek başınayken yaşamış olsaydım çok üzülürdüm.Memoş'a anlatsam inanmazdı.Yani işte böyle çok uzattım galiba ama insan hayatında kaç kez hamile kalır ki? Belki bu sonuncudur.

Yarın kontolümüz var.Aslında tekmelerin dışarıdan bile görünecek kadar kuvvetlileştiğinden (maşallah) pek korkmuyorum. Kendimce bunu gelişme geriliği olmadığının bir göstergesi kabul ediyorum.Ama bu, bu haftalarda hala riskli olmadığımız anlamına gelmiyor ne yazık ki.Neyse bekleyip göreceğiz. İnşallah sağlıkla geleceksin bize.

Artık kendimi eskisi kadar kötü ve hasta gibi hissetmiyorum.Hatta iyi bile sayılırım.Ofise gidiyorum sık sık. Ve hatta bir kaç görüşme için randevu bile ayarladım.Önümüzdeki hafta o görüşmeleri yapacağım.Havalar ısınacak artık yavaş yavaş, cici cici elbiseler giyeceğim, renkli babetler ,renkli renkli mus çoraplar filan.Bol bol fotoğraf çekerim. Büyüdüğünde bakarsın.Sana bir mail adresi aldım. ruzgarunal@msn.com şifresi şu an benim tüm maillerimde kullandığım fix şifre. Sen büyüyünce değiştirirsin. Bu blog sayfasına yazdığım her şeyi o maile de gönderiyorum ki olur ya o zamana kadar siteye bir şey olur,anılarımız güme gitmesin. Büyüdüğünde göreceksin anılar benim için çok kıymetlidir. Biriyle birlikte kahve içerken cafenin masasından aldığım bir karanfil kurusu, bir sinema bileti, küçük bir armağan, bir mandalina kabuğu, aklına ne gelirse yani. Dış kapının mandalı kişilerle ilgili olanlar bile kıymetli iken senle geçirdiğim bu özel günlerin her saniyesini nasıl yedeklemem?

Oğulcuğum,toplantıdan çıktım az önce şimdi de birebir görüşme için bekleniyorum sonra devam ederim.Öperim tekmelerini sıraladığın ayacıklarından.Allah'ım seni korusun.


7 Mart 2012 Çarşamba







Annenin ipe sapa gelmez görüntülerine alışman için şimdilik bu kadar fotoğrafla idare et kuzu sarmam,biraz daha büyüdüğünde kocaman karnımla yeni fotoğraflar gelecek inşallah.Bu arada fotoğraf çekilir,resim yapılır.Fotoğrafa resim diyenlere çok kızarım.Gerçi sen bunları okuyacak yaşa geldiğinde bunu zaten çoktan öğrenmiş olacaksın. muckkkk

makara kukara

Gel düşümdeki sevgilim ay ışığı yedir bana....

Ne alaka diyeceksin bu cümle için.Daha önceki yazılarımda bahsettim sana Ahmet Kaya'yı çok sevdiğimden.Onun için bir yıl önce yapılmış bir belgesel gördüm şimdi internette gezinirken,sana linkini vermek isterim ama o zamana kadar silinir.Ümit Kıvanç isminde biri hazırlamış,belgeselin adı "Uçurtmam Tellere Takıldı".Açıklama olarak Ahmet Kaya belgeseli ya da "Biz Bu Adama Ne Yaptık?" hikayesi yazmış.Onu izledim bir süre yarısındayım şu an.Bu adama karşı hissettiğim şeyler kelimelerle anlatabileceğim şeyler değil.Çok derinde bir erken kaybetmişlik,geç kalmışlık ya da,hep yaşayacak sanmak,ertelemek görmeyi,ne konser telaşı ne başka bir şey kuru kuruya albüm satın almak...Evet yaptığım yıllarca buydu.Hissimin adı pişmanlık belki.Neyse oğulcuğum hepsi hamilelikten bunların geçecek elbet.

Dün doktor amcan annenden sana gelen damarı dakikalarca inceledi.Kanımı son zerresine kadar akıtıyormuşum üzerine sen doyasıya beslen diye.Şimdilik maşallah her şey yolunda önümüzde korkarak geçecek bir dört hafta daha var ,sonrasında Allah'ın izniyle hepsi geride kalacak.İçimde seni taşımanın huzuruyla,mutluluğuyla,gururuyla dolaşacağım sokaklarda.Seni beklemek....çok güzel oğulcan.dört hafta daha dayanıcaz sonrasında korkacak hiç bir şey kalmayacak.Sen sağlıkla büyüyeceksin annende.

Yeni doğum yapmış bazı arkadaşlarımdan ufak tefek bebek kıyafetleri aldım.Görsen bayılırsın.Hele senin için bir battaniye ördüm ki görme.Şimdi kenarlarını tığlıyorum.Babaannen baban için çok küçükken bir battaniye örmüş.Arabayla yolculuk ederken arka koltukta uyuduğunda üzerini örtmek için.Şimdi o battaniyeyi tv karşısında uyuklarken ben kullanıyorum.Belli mi olur belki sana ördüğüm bu battaniyeyi de senin karın kullanır.

Pek hayal kurmayayım diyorum.Sonra çok üzülmemek için ama nasıl güzel bir bebeğin olacağını bilmek hele de anne adayıysan daha farklı.Ufak ufak teklemeye başladın bu hafta,hatta Mehmet de hissetti.Sana zarar vereceğini zannediyor karnıma dokunamıyor,çocuk sıkışıyor bastırma sende o tekmelesin diyo.Demek ki rahatsız oluyor ki tekme atıyor diyo :))) Babalar biraz daha farklı düşünüyor.Sabahları hıçkırıyosun.üç beş kere .Bu sindirim başladı demek oluyormuş.Yani mide ,böbrekler mesane ve pipi çalışır durumda.Şu an kendi idrarını içiyorsun ama endişelenme bunu hepimiz yapmışız.

Bunun dışında 7 kilo aldım.Her gören ne kadar çok şişmişsin diyor.Daha önümüzde 4 ay var bu aylarda dikkat etmeliyim.Allah'tan havalar ısınıyor artık bolca yürüyüş yaparım.Vadide ya da seğmenlerde.Kızılaya da çoğu zaman yürüyerek gidiyorum.Tunalıya filan da.Çok kilo almamam gerekiyor çünkü damardaki kanın akış hızına etki ediyormuş.Sen doğduktan sonra deli gibi yicem şimdi yemediğim şeyleri.Kebaplar,börekler,çörekler :) hem sana bolca süt olur.Sen ayaklandığın zaman da koşturmaktan fazla kilolarımı veririm.Pek umrumda değil,sen kucağımda yanıbaşımda ol da ,gerisi fasa fiso.

Biraz dışarı çıkacağım öpüyorum minik yanacıklarından süt kuzum

1 Mart 2012 Perşembe

Ahhh ahhhh canım oğluma hamileyim.Öyle şahane ki minicik ayaklarıyla elimi itişi.Minik minik agresif agresif tekmeleyişleri.Seslendikçe ,oğlum dedikçe ,Rüzgar dedikçe daha sert daha "Burdayım" der gibi vuruşları...Sadece bunu yaşamış olmak bile muhteşemken,capcanlı dipdiri karşımda yanımda kucağımda benden doğmuş bir insanın annesi olmak...Düşündükçe deliresim geliyor.Annelerimiz anne olduklarında da böyle mi hissettiler acaba.