28 Temmuz 2012 Cumartesi

Allah herkese yaşatsın bu güzel duyguları

Kucağımda bilgisayar var,iki seksen yayılmışım,bardağımda kola,bir yandan da aşk-ı memnu'nun tekrarını izliyorum...Hal bu halken tek,bir tek şey rahatımı bozup da yan odaya gitmeme sebep olabilir;kuzuların kuzusu oğlum...Bir ses duydum sanki,ah mı dedi,vah mı dedi,hapsurdu mu ne?,uyandı galiba diye en ufak bir sese yerimden fişek gibi fırlıyorum.

Dün ikea'ya gittik.Kipa'daki F&F markasının reyonundan 3 tane tulum aldım.Hem de 14 liraya.Bu marka çok kaliteli hatta mothercare'inkilerden de iyi kumaşlardan bebek kıyafetleri satıyor.Normalde 3'lü tulumlar 39 lira ama indirimde denk gelirseniz işte 14 liraya alabiliyorsunuz.Bununla birlikte alttan çıtçıtlı bodyler filan 5 li paketi 17 liraya inmiş.Geçenlerde mothercare'den 3 lü body aldım diye bu sefer almadım.Artık 3-6 aylık alacağım kıyafetlerini paşanın.Ankara öyle sıcak ki dün 40 derecenin üstündeydi.Bugün 36 derece.Dünyanın kıyafetini almıştım çocuğa,hiçbirini giydiremiyorum :) Sadece atlet ve beziyle duruyor.

Biraz önce yıkadım paşaların paşasını.Yıkanınca ne de güzel uyuyor yavrum.İlk banyosunda çok ağlamıştı sonra hiç ağlamadı.Yalnız yıkanırken mutlaka elimi tutmak istiyor.Olur da elimi çekersem yaygarayı koparıyor :) Banyodan çıkınca hemen altını bezlemem gerekiyor çünkü rahatlayınca salıveriyor çişi.Öyle bir kaç kazadan sonra ancak öğrenebildim.Bu arada kusmuktu,çişti derken bizim yatak pek yakında çürüyecek sanırım.Dalinin çok güzel alt açma bezi var.Kocaman hem de.Onu altına seriyorum o altında olduğu müddetçe içemeli sıçmalı ayin yapabilir,benden izin davşanıma.

Anneannem Yaşar'ı yerel ninni gibi bir şeyle avuturdu.Aynısını şimdi Rüzgar'a söylüyorum.Çok hoşuna gidiyor.

Nayniri oğluma nayniri diye başlıyor.

"Oğlan geliyo mardinden
Alın ebesinin ardından.
15 dene gız ölmüş de
Rüzgar'ımın derdinden"

diye devam ediyor.

Bak yine ağlıyorum işte.Şu hormonlarım bir düzene girseydi.Bu arada düzen derken 55 kiloya düşmüşüm.Kaldı iki kilo.Sezaryenden sonra göbek gitmiyor diyenlere hadi be sen de derdim ama sanırım doğru.Kesiğin olduğu yerin hemen üstündeki yağlı bölge sarkık gibi görünüyor.Ve hala o bölgede uyuşukluk var.Bunun düzelmesi altı ayı alıyormuş.

Dün şöyle mangonun outletine filan bir baktım.Bir kaç geniş tişört şöyle bol elbiseler filan alayım dedim.Neye elimi atsam,şimdi buna vereceğim parayla oğluma şunu alırım,bunu alırım diyerek tek bir iğne bile almadım kendime.Davşana o bahsettiğim tulumları aldım.Sonra emzik kutusu,bir oyuncak ayı,dışarı çıktığımızda mama suyu koymak için bir termos.Hepsi bu.Babaannesi külot aldı iki tane.

Şimdi Semra aradı.Ardından Elçin.İnsanın dostlarının olması yalnız olmadığını bilmesi güzel bir his.Yavaş yavaş ziyaretler de başladı.Arkadaşlarım doğum yaptığında ziyaretlerine gitmek için genelde kırkının çıkmasını beklemişimdir.Sanırım hem bu sebepten hem de Rüzgar'ın küvözde kaldığını bildikleri için biraz çekiniyor insanlar ziyaret konusunda.Bir de malum ramazan.Ya da ben çok iyi niyetli düşünüyorum,belki de pek sevilen biri değilimdir :)

Bu arada sezaryen kelimesi Kral Sezar'dan geliyormuş.O dönemde doğum yapamadığı için hayati tehlike içinde olan bir kadının artık öleceğini anlayan Sezar bari bebeği kurtaralım diyerek kadının karnını yarıp bebeği oradan çıkarmış.O yüzden de doğumun adı "Sezaryen" olarak tarihe geçmiş.Yani herkes -bunu öğrenene kadar ben de - ısrarla sezeryan desek de doğrusu sezaryenmiş.

Bugün çok uzun yazdım sanırım.Hazır ak mantar uyuyorken yazayım dedim galiba.

Olimpiyatlar başladı bu arada.Londra'da çok görkemli bir gösteri yaptılar.Bir gün Türkiye'de de yapılırsa umarım biz de harika bir organizasyon düzenleyebiliriz.


Oğlumu bize bağışladığı için Allah'a ne kadar şükretsem az.Elhamdülillah Rabbim.

26 Temmuz 2012 Perşembe

Kırkımız bi çıkaydı :))

Günlerdir yazmıyordum.Hani çok yorulduğumdan bir saniyem bile olmadığından filan değil.Sadece yazmak gelmedi içimden.Loğusa depresyonu denen şeyi ucundan kıyısından yaşadığım günler oldu.Rüzgar'ı herkesten kıskanıyorum.Sanki bir anda düşürüvereceklermiş,bir yerini acıtacaklarmış gibi korkuyorum.Ben onun annesiyim.Kendini en mutlu hissettiği yer benim kollarım benim yanım.O yüzden hep benim yanımda olsun,illa kucakta durması gerekiyorsa benim kucağımda dursun istiyorum.Bazen sebepsiz yere ağlamaya başlıyorum.Aslında bana kalsa sebep çok sebepsiz değil.Oğlumun onbeş gün orada nelere maruz kaldığını düşündükçe kahroluyorum.O hortumların minnacık göğsünü delip girdiği görüntüler gözümün önünden gitmiyor.Onların hepsi çocuğumun iyileşmesi içindi ve şükürler olsun ki iyileşti ama çocuğum çok acı çekti diye çok üzülüyorum.Şimdi evinde mutlu mutlu uyuyor oğlum.Nazlanıyor bana.Sanki canını acıtan birileri varmış gibi çığlık çığlığa ağlamaya başlıyor uyurken.Kucağıma aldığım anda kesiyor sesini.Sakinleşince tekrar yatıyorum tekrar ağlamaya başlıyor.Günlerce annesiz kaldı bebem tadını çıkarıyor diyorum kendi kendime.Sarıyorum sarmalıyorum,kokularımız birbirine karışıyor.Ben onu koklaya koklaya ,o beni koklaya koklaya uyuyoruz.

Hastanede kalmasının iyileşmesinin dışında bir iyi tarafı da,yemek ve alt değiştirme saatlerinin bir rutine girmiş olması.Üç saatte bir otomatik olarak uyanıyor.Altını değiştiriyorum,besliyorum,gazını çıkarıyorum ve uyuyor.Bazı zamanlarda uyumak istemiyor.O zaman Mehmet de evdeyse dakikalarca onu izliyoruz.Bakışlarına,ıkınmalarına,gülüşlerine hayran hayran bakıyoruz.

uyandı avaz avaz...:))) Memede şimdi.Kurban olurummmmm

19 Temmuz 2012 Perşembe

Sıkıntı

Aslında çok şey var yazmak istediğim.Ama okunmasını istediğimden emin değilim.Sadece bu güzel (olması gereken ) günleri güzel geçiremiyorum.Bolca şükrediyorum oğluma baktıkça.Allah'tan belamı mı istiyorum diyorum bazen.İşte oğlum sağlıkla gelmiş,yanı başımda,kollarımda...Ama sıkıntılar,anlaşmazlıklar,egolar...Böyle olmaması gerekiyordu.Kul kurar,kader gülermiş.Vardır bunda da bir hayır...

18 Temmuz 2012 Çarşamba

Bugün doğuracaktım :)

Bugün beklenen doğum tarihimizdi.Belki de şimdi sancı çekiyor olacaktım.Oysa ki oğlum doğdu da maşallah kocaman bile oldu.Severim ben onuuuuuuuuuu :))

Keçi sütü maması önermişti bir arkadaşım.Salı günü onu aldık.Çok severek içiyor oğlan mama gaz yapmıyor.Kakamız düzene girdi.Üstelik biberonda artan mamayı buzdolabında 12 saat saklayıp ısıtıp tekrar içirme imkanı var.Tabi diğerlerine göre pahalı.Aptamil 20 lira ,golden goat 32 lira.Ama helal olsun benim koçuma yarasın oğluşuma inşallah.

Dün Tunalı'ya gittik.Mothercare'den iki tane tişört aldık Rüzgar'a.Kebap 49 da yemek yedik.Tüm yol boyunca uyudu Rüzgar efendi.Sanırım arabasıyla gezinmekten pek haz etmedi.Bir de sarı ya güneşten çok rahatsız oluyor :) Mahalleye yaklaştığımızda uyandı.Çağdaştan alışveriş ettik.Çağdaştakiler mahalleli filan hep sevdiler,herkes bana benzediğini söylüyor.Ben de sanki Mehmet'e benziyormuş gibi hissediyorum.

Bu arada Esra ile Hüzeyin boşanmış bugün.Tek celsede boşanmışlar.Esra çocuğu Hüseyin'e bırakmış.Nafaka da istememiş.Sadece arabayı almış.Kafayı da açmış hemen.Zaten zorla kapatmışlardı kızı.Demek ki zorla güzellik olmuyor.Bir yerden patlıyor.Çocuğa üzülüyor insan.Umarım çok zarar görmez bu olaydan.

Allah herkesin yuvasını korusun.Kötü yola saptırmasın,şeytana uydurmasın.

Sağlık versin hepsinden önce.

Ben oğlumu severiiiimmmmmmmmmmmmmmmm :)))))))))


13 Temmuz 2012 Cuma

Birbirimize alışma turlarındayız oğlumlaaa

Hayalini bile kurmaya korktuğum günler yaşıyorum.Meğer dünya ne kadar da yaşanılası bir yer hayat ne kadar da güzelmiş.Bir çocuğum olana kadar çok da amacım yoktu yaşamda.Şimdi oğlumu sağlıkla büyütmek,ona iyi imkanlar sağlayabilmek,vatana millete ailesine hayırlı bir birey olmasını sağlamak,mutlu bir insan yetişmek gibi amaçlarım var.Kendime dikkat etmek zorundayım mesela.Eskiden böyle kaygılarım olmazdı.Hastalanır ve iyi olurdum ne var ki bunda.Hasta olmamam lazım artık.Olur ya oğlumla ilgilenemeyecek duruma gelirim ya da ona da bulaştırırım hastalığı.Gece yarısı annemden canımın istediği bir yemeği pişirmesini istediğimde nasıl oluyor da anında kalkıp pişirdiğine şaşardım.Şimdi onu çok iyi anlıyorum.

Olacak da canı yanacak,ağlayacak,mutsuz olacak diye ödüm kopuyor.Güldüğü zamansa önüme trilyonlar yığmışlar gibi oluyorum.

Yavrumun hala ellerinin üzerinde açılmış damar yollarının yaraları var.Üzülüyorum onları gördükçe ama Mehmet kızıyor şükret bununla kurtuldu hala orada yatan umutsuz olan bebekler var.Onların anneleri ne yapsın diyor.Haklı çok haklı hem de.Allah'ım hepsine şifa versin.

Galiba bu olay bende çok büyük bir travmaya sebep olmuş.Atlatamıyorum.O günleri unutamıyorum.Burada evimizde olduğumuza inanamıyorum.Paranoyakça bir korkuyla bir şey oluverecek de oğlumu geri götürüp küvöze koyduracakmışız gibi hissediyorum.Uyurken sürekli nefes alıp almadığını kontrol ediyorum.Fark edemiyorsam orasına burasına dokunup uyandırıyorum çocuğu,yazık.Bunu zamana atlatacağım inşallah.

Bu arada 70 kilo girdim doğuma şu an 57 kiloya kadar düşmüşüm.Dün hava çok sıcak olduğu için evde şort giyeyim dedim.Selülit yapmışım daha yeni fark ettim :)) Göbeğim de var.Şöyle bir makyaj yapıp kendime geleyim dedim.Boyadım kendimi bir güzel,etek gömlek filan giydim (İçlerine zar zor sığmaya çalışarak) Ama yok daha forma girememişim.Hamile kaldığımda 53 kilo idim.O kilo ideal kalmış 4 kilo.Boy kısa olunca bir kilo bile farkediyor.Bakalım 40'ımız çıkana kadar belki bir iki kilo daha veririm.

Dün yarı kırkımız çıktı.Bizde yarı kırk adeti yoktur.O yüzden hiç bir şey yapmadım.Sadece oğluşumu yıkadık akşam babasıyla,sonra da ben duşa girdim.Tertemiz uyuduk annenin kuzusuyla.Gece bir ara alıp yanıma yatıryorum.Mis kokusunu içime çeke çeke uyuyorum.O da beşiğinde mızıldarken yanıma gelince sessizce uyuyor hiç söylenmiyor.Tekrar alıp içime sokasım geliyor çocuğu.Elim kolum her yerim o kokuyor.Babasının da üstüne siniyormuş işyerinde kokluyormuş.

Bizim alt komşu bu saatte yine bir şeyler çakmaya başladı.Gidiyim de kızayım,bebek uyuyor deyim :))

Hadi görüşürüz günlükcan.İyi ki varsın yoldaş oldun bana.


12 Temmuz 2012 Perşembe

Aşkın Huzur Meleği

Canımın canı ,kanımdan kan oğlum...Çok çapkın olacaksın sen belli kuzum benim.İşte uyandın sonra devam ederim.

11 Temmuz 2012 Çarşamba

Pnömotoraks,başka bir tabirle ciğer sönmesi ya da ciğer patlaması…


Pnömotoraks,başka bir tabirle ciğer sönmesi ya da ciğer patlaması…Yeni doğan bebeğinde bunu yaşamış ve internette araştırma yaparken doğru düzgün tek bir bilgiye ulaşamamış biri olarak benim gibi araştıran ailelere ışık ve umut olsun diye her şeyi detaylarıyla yazmaya karar verdim.

36 haftalık sezaryen ile bir erkek bebek dünyaya getirdim.Solunum sıkıntısı ve inleme sebebi ile küvöze konuldu.Bir gün sonra burnundan oksijen vermeye başladılar.İkinci gün burnundan verilen oksijen yeterli olmamış olacak ki ağzından hortumlar takıp solunum makinesine bağladılar.Aynı zamanda beslenmesi içinde ağzından midesine bir hortum salıp oradan sağıp getiridğim anne sütünü enjekte ediyorlardı.Üçüncü gün –bu benim tahminim – verdikleri oksijen fazla geldi ki bebeğimin ciğerleri patladı.Hem sağ hem de sol taraf…Bu şu demek oluyordu;ciğerlerde bir yırtık var ve bebeğin soluduğu hava o yırtıktan dışarı çıkıp akciğer ile akciğer zarı arasında kalıyor.Bu hava kaçağını tamir edebilmek için göğsünün sağından ve solundan delikler açıp oralarda bulunan havayı çekmesi için hortumlar taktılar.Onlar buna tüp diyorlar.Bundan sonrası sadece zamana kalıyor.Akciğerler kendini tamir edecek.O hava kaçan delikler kapanacak ve bebek soluduğu zaman hava kaçağı olmayacak.4 gün sonra sağ ciğerdeki tüpü iptal etmeyi denediler.Önce bir süre kapattılar ve hava kaçağı olup olmadığını kontrol ettiler.Ne yazık ki hala hava kaçağı vardı yani sağ ciğerdeki delik henüz kapanmamıştı.Sol taraftan ise henüz hiç bir umut yoktu.5.gün ağzındaki hortumları çıkardılar ve küvöz oksijeni ile % 25 soluyabildi bebek.Sonraki günlerde % 23’e ,sonra % 21 ‘e indirdiler.Ve nihayet ekstra oksijen almadan kendi kendine solumaya başladı.Bu arada sağ ciğerdeki tüpü tekrar kapattılar.Sanırım 10.gündü.Bu sefer sağ tarafta hava kaçağı olmadığı için sağ taraftaki tüpü çıkarıldı.Ancak sol taraf için biraz daha beklememiz gerekiyordu.Aynı zamanda bu süreç boyunca defalarca ellerinden bacağından göbeğinden damar yolu açıldı ve sürekli antibiyotik verdiler.12.gün sol taraftaki tüpü kapatıp hava kaçağı olup olmadığını kontrol ettiler.Ertesi gün gittiğimizde sol taraftaki tüp de çıkarılmıştı.Bir gün gözlem altında tuttular.Ve diğer gün taburcu olabileceğimiz haberi ile dünyalar bizim oldu.

Bu problemi yaşayan ailelere özellikle annelere nacizane bir tavsiyem olacak.Bu gerçekten çok ama çok zor bir süreç.Doktorlar asla pembe bir tablo çizmiyorlar.Her şey olabilir bekleyip göreceğiz,bu durumu atlatan da var atlatamayan da,deniyoruz falan filan gibi iç karartıcı cümleler kurup,sorularınıza yuvarlak cevaplar veriyorlar.Sanırım doğru olan da bu.Umut verirler de ardından bir sıkıntısı olursa bunun hesabını sorar hasta yakını diye düşünüyorlar sanırım.Bu durumda anne kalabildiği kadar sakin kalmalı ki sütü kesilmesin.Çünkü onu iyi edecek en önemli şey anne sütü.Sağabildiği kadar sağıp bebeğine götürmeli her gün.Baba anneye destek olmalı.İnanmasa bile iyi olacak,düzelecek,şöyle gezeceğiz,böyle tozacağız diye güzel şeyler söylemeli ki anne umutla bebeğini iyi edecek sütü artırsın.Anlattığım gibi bu akciğerlerdeki yaranın kapanabilmesi ile ilgili bir zaman meselesi.Metanetli kalmalı ebeveynler.Bunu söylemek dünyanın en kolay şeyi olabilir ama yapmak gerçekten çok zor.Allah sabır versin bebeği hasta olan tüm anne babalara.Eğer bebeğinizi görebileceğiniz ona dokunabileceğiniz bir ortamı varsa hastanenin,onu sevin okşayın,güzel şeyler fısıldayın,inanıyorsanız bolca dua edin.Rabbimin büyük…

Eğer bu yazıya bir şekilde ulaşmış,aynı şeyleri yaşayan ebeveynlerseniz Allah şifa versin evladınıza.Tez zamanda sağlıkla hayırla kucağınıza alın,evinizi şenlendirsin inşallah.Sormak istediğiniz bir şey olursa seve seve cevap veririm.

10 Temmuz 2012 Salı

Bu da Bizim Biraz Acıklı ama Mutlu Sonlu Doğum Hikayemiz...

23 haziran 2012 gecesi saat 00:10 gibi Mehmet'e tonla kapris yapıp yattım.Benim çok sancım var senin umurunda değil diyerek biraz da ağlayarak hatta...Yaklaşık 10 dk sonra tam da uyumak üzereyken bacaklarımın arasında sıcacık bir sıvı gelmeye başladı.Hemen Mehmet'e seslendim.Kalkıp başıma ne geldiğine bakacak kadar dermanım yoktu çünkü gün boyunca bebek şekeri için malzemeler almak için çarşı pazar dolaşmıştım.Mehmet koşarak geldi "Aşkım suyun gelmiş senin" dedi ve odadan toz oldu.Annem de bizdeydi,akşam oğlumun bebek şekerlerini yapmıştık birlikte.Hemen anneme haber verdi.Ayağa kalkmamla şakır şakır suların boşalması bir oldu.Hastane çantamız hazırdı zaten,annemin giyinmesi,benim üzerimi değiştirmem ve evden çıkmamız maksimum beş dakika sürmüştür.Annem ve Mehmet ne kadar panikli ise ben o kadar sakindim.İzin verseler bir duş almak isterdim ama vermeyeceklerini bildiğim için teklif bile etmedim.Neyse atladık taksiye,hastaneye gittik.ZTB'da vip doğum odasında doğum yapacağım diye düşünürken acilde bir sürprizle karşılaştım.Meğer riskli gebeliklerde vip doğum odası kullanılmıyormuş.Acilde nöbetçi doktor ultrasonla bebeğe baktı,"36 haftalıksın ama bebeğin küçük sayılmaz yine de bir aksilik olursa küvöz gerekirse bizdekilerin hepsi dolu başka hastaneye sevk edileceksin,bunu bildiğini gösteren kağıdı imzala" dedi.Küvöz mü ne küvözü ne alaka?Şimdi gideceğim çatır çatır doğuracağım ve oğluşumu alıp eve gideceğim kafasında olduğumdan yalandan imzaladım kağıdı.Tekerlekli sandalyeye oturtuldum ve doğum için soyunup döküneceğim,hastane önlüklerini giyeceğim bir bölüme taşındım.Oraya kadar Mehmet'in de gelmesine izin verdiler.Bu arada bitmek tükenmek bilmeyen bir su sızıntısı var bacaklarımdan aşağıya...Neyse giydim önlüğü ayağıma biri 36 diğeri 37 numara olan terlikler verdiler.Kıyafetlerimi Mehmet'e teslim edip,başıma geleceklerden habersiz mutlu mesut vedalaştım kocamla.Heyecanlanmıştım çok.Beni içinde aşağı yukarı 15 yatak olan genişçe bir odaya getirdi hasta bakıcı.Bir yatak gösterdi ve yattım.En son gelen ben olduğum için içlerinde en ayık bendim.Çoğu sancı çekiyor bir tanesi deli gibi bağırıyordu.Neyse yattım ben nst'ye bağladılar hemen.Sancılarımın ne  kadar olduğunu bebeğin kalp atışlarını filan görmek istiyordum ama monitör çok uzağımdaydı.Açılma var mı diye kontrol etti benden daha küçük olduğunu düşündüğüm bir kız.1-2 cm dedi.Önceki doğumumdan bildiğim ve sancılarımın şiddetinden anladığım kadarıyla sabah 10 -11 gibi anca doğum yaparım diyordum kendi kendime.Aralarda uyumaya çalışarak,açılma muayenelerine dayanarak sabahı ettim.Gün ağarmaya başladığında yavaş yavaş nöbet değiştirdi hemşireler ve doktorlar.Yeni gelen doktorlar tekrar muayene etti.Önce öğrenci,sonra asistan,sonra uzman falan filan derken  kobay gibi hissetmeye başladım kendimi.Bu arada nst'de problem gözlemlediğini belli eden konuşmalar yapmaya başladı doktorlardan biri.Dokuz gibi uzman gelip nst sonuçlarını inceledi.Ameliyathane boşalır boşalmaz hastayı sezaryene alın dedi.Acil bir durum olduğunu farketmiş,paniklemiştim.Sorular soruyor cevap alamıyordum.Hemşirelerde de hafiften bir panik hali,bir acele seziyordum.Bir anda sonda takmaya geldiler.Sandığım kadar zor değildi.Sezaryen olacaktım,inanamıyordum.Bir yandan korkuyor,bir yandan da oğluma bir an önce kavuşacağım ve bu cırlayan kadınlar gibi sancı çekmeyeceğim için seviniyordum.Apar topar tekerlekli sandalye ile ameliyathaneye götürüldüm.Yolda ağlamaya başladım sanırım hayal meyal hatırlıyorum bu kısımları.Ameliyathanenin kapısına geldiğimde terliklerimi çıkarmamı söylediler bir odaya alındım.Herşey öyle hızlı gelişiyordu ki herkese eşime haber verdiniz mi diye sorup duruyordum.Beni ameliyat masasına oturttular,anestezist şimdi belinden bir iğne yapacağız dediğinde deli gibi ağlamaya başladım."Ben dünyanın en şanssız insanıyım bu iğnelerde felç kalma riski 1000 de 1 ise o 1 kişi benim lütfen beni uyutun tamamen" dedim.Güldüler,"Ama böyle deyip bizi de korkutma hadi sakin ol" falan filan dediler.Genç bir çocuk omuzlarımdan tutup destek verdi bana,kafamı öne eğip dualar okumaya başladım.Belimde bir sıcaklık hissetmeye başladım.Ve bir dakika geçmeden bacaklarım artık benim bacaklarım değil,birer külçeydi.Yatırdılar beni,önüme bir perde gerdiler,bacaklarıma,karnıma bolca tertürdiyot döktüklerini gördüm.Kollarımı bağladılar.O genç çocuk başımda dikiliyor sürekli nasıl olduğumu soruyordu."Şimdi sana yapılanları hissedeceksin ama acı hissetmeyeceksin" dedi.O sırada karnımın yarıldığını hissedebiliyordum."Tamam" dedim.Biraz sarsıldım,hafif kıpırdandım ve ciyak ciyak bir bebek sesi...Sadece gülüyordum.Biraz onu izledim,hemşireler bir şeyler yapıyorlardı ve o sadece bağırıyordu.Sonra ağlamaya başladım.Katıla katıla ağlıyordum,"Ama ağlama dikişlerini atmaya başladık,atamıyoruz" dediler.Bu arada hemşire Rüzgar'ı mavi bir battaniyeye sardı ve yanıma getirdi,öptüm mü kokladım mı hatırlayamıyorum.Bir kez bakıştık oğlumla,sonra götürdüler.Dikişlerim atılırken Ankara oyun havası çalıyordu hasta bakıcılardan birinin cep telefonundan.Bak sana müzik bile yaptık espri yapıyorlardı.Biraz uyudum ama ne tam olarak ne kadar bilemiyorum.Uyandığımda ya da uyandırıldığımda iki hasta bakıcı beni sedyeye taşıyordu,ayılma odasına gidiyormuşum.Ayılma odası dedikleri yerde karşımda bir hemşire masası,ve onun yanında oğlum vardı.Görebilmek için hafifçe doğrulmam gerekiyordu.Ben kalktıkça hemşire kız "kalkmayın yarın çok başınız ağrır" dedi.Oğlum minik minik inliyor,ağlar gibi sesler çıkarıyordu."Bebeğinizin solunum sıkıntısı var,şimdi hemşire çocuk doktoruna götürüp getirecek" dedi.Tamam dedim.Keyifliydim,doğum yapmıştım,oğlum olmuştu,acı hissetmiyordum,sanırım hafif de kafam güzeldi o iğnelerden olmalı.Neyse yavaş yavaş bacaklarımı hissetmeye başladım,ardından da karnımı ve o tarifi imkansız acıyı...Ameliyat esnasında oyun havası dinleten hasta bakıcı beni kaptığı gibi odaya götürdü.Yolda Mehmet'i aramak için telefonunu istedim verdi sağolsun.Mehmet çocuk doğdu,çok tatlı ben iyiyim şimdi odaya alıyorlar beni dedim.Sonrası yine kesik kesik bende.Sadece çok kalabalık bir odaya alındığımı,sedyeden yatağa taşınırken deli gibi ağladığımı,annemin geldiğini,sonra Mehmet'in geldiğini,"Özel oda ayarlıyorum saat 14:00 gibi alacaklar seni oraya" dediğini hatırlıyorum.Çok acı çekiyordum,normalde inek gibiyimdir sanırım ağrı kesici bir şeyler eklemeyi unutmuşlar seruma.O serum bitene kadar acı çektim.Sonraki takıldığında artık özel odada idim ve ağrılarım azalmaya başlamıştı.Sonra sonra kendime gelince Mehmet bebeğin küvözde olduğunu söyledi.Solunum sıkıntısı varmış.Yarın 13:30 da görebilirmişim.*******

Buradan sonrası tam bir trajedi idi.Ara ara aklıma geldikçe,şimdi yazarken,oğlumu emzirirken,onu uyurken seyrederken aklıma geldikçe o günler uluya uluya ağlıyorum.Çok ama çok zor günlerdi.Evlat acısı ile sınamasın Allah kimseyi.Her şeye dayanılırmış da evladına dayanamazmış insan hele onun acı çektiğini görmeye ve elinden dua etmek dışında tek bir şey gelmemesine dayanılmazmış.

Şimdi aklıma geldikçe oğlumun gül yüzüne baktıkça şükürler ediyorum.Rabbim çok büyüksün diyorum.

Bütün hastanelerde yatan,evlerinde hasta olan bebeklere şifa versin Allah'ım...O anaları babaları hastane kapılarında derman arattırmasın.O öyle bir his ki,doktorun hemşirenin ağzından çıkacak bir güzel kelime için beklemek...Bir kez olsun "iyiye gidiyor,düzelecek" desinler diye.O ağzından burnundan göğsünden sokulan borular,o minnacık ellerinde damar yolu açmayı denedikleri gösteren minik minik delikler,kanlar...

Neyse hepi geldi geçti...Şimdi evimizdeyiz.Bugün kontrolümüz vardı.3100 kilo olmuş kuzum maşallah,her şey de yolundaymış çok şükür.

Hastalığı ile ilgili detayları bizim gibi bebeği bu hastalığı yaşayan anne babalara moral olsun diye detaylarıyla yazacağım.Ben çok bilgi aramış ancak hiç bir şey bulamamıştım.Belki yazacaklarım birilerine umut olur.