30 Temmuz 2013 Salı

Ayvalık yolcusu

Ayvalık'a gidiyoruz bayramda. Rüzgar ilk kez deniz görecek. Ayvalığın denizi de buz gibi olur inşallah ürkütmeyiz boncuk oğlumu. Ben çok heyecanlıyım. Ayvalık çocukluğumu, genç kızlığımı, gördü. Ben onu çocukken, yeni yetme liseliyken, genç güzel bir kadınken seyrettim yaşadım. Şimdi ayvalıkta anne olarak gezinmek....  Yüzlerce kez bastığım arnavut kaldırımlarını bu kez yanımda oğlumla arşınlamak... Buram buram deniz, buram buram tarih kokan birlikte gittiğim insanların bir tekini bile etkilemeyeceğini bildiğim o dar sokaklar... Zayıf uzun suratlı sevimsiz kediler... Pazarda papalina, börülce, envai çeşit zeytin, zeytin yağları, sabunlar, şile bezi elbiseler....

Çok özledim.


6 Temmuz 2013 Cumartesi

Rüzgar'ın Doğum Günü

Uzundur yazmıyorum. Bugün içim taşıyor ağlasam mı gülsem mi bilemiyorum. Anne olmuş arkadaşlarımın hepsi bebeklerinin doğum gününden bir iki gün önce böyle duygusallaştıklarından  bahsetmişlerdi. Biz iki hafta önce kutladık Rüzgar'ın doğum gününü. Mutlu bir gündü evet ama bugünkü kadar taşmıyordu içim dolmuyordu gözüm. Geçen sene bugün hastaneden arayıp Rüzgar'ın iyileştiğini ve onu çıkarabileceğimizi saat 13:00 da olma olmamızı söyleyen bir telefon aldım. Hatta tam da bu saatlerde. Ömrümün en uzun üç saatiydi. Çarşaflarını yıkadım hemen kurudu ütüledim güzelce yatağını yaptım. Kıyafetlerini bir kez daha ütüledim evin orasına burasına koydum sanki evde bebek varmış gibi. Beklediğim günler boyunca neyi yapmaya korktumsa onları yaptım. Süt sağma makinesini kaldırdım evin en ücra köşesine attım. Oğlum geliyordu. Kaçıncı kez onsuz çıktığım bu kapıdan bugün onunla girecektim. İçim taşıyor diyorum ya yok çok daha fazlası var ancak ifade edemiyorum. Bin şükürlerle bitiyor her cümlem.

13:00 da oradaydık. Yoğun bakımdan başka bir bölümde yatıyordu. Onu gördüm, ilk kez kucağıma aldım. Emzir annesi dediklerinde ellerimin titremesine engel olamıyordum. Ben ne kadar acemiysem o sanki kırk yıllık emme ustası profesyonelliğindeydi. Etrafım sevinçle yoğun bakımdan çıkıp bu üniteye alınmış bebeklerini giydiren emziren altını değiştiren taze annelerle doluydu. Hepimizin gözünde aynı umut, aynı sevinç, aynı gözyaşı vardı. Sanki hepsini bir kapta biriktirip şöyle bir döküversek dünyaya kötü tek şey kalmayacak gibi sihir döküyorduk gözlerimizden. Herkes birbirine bakıyor ama kimse aslında bebeğinden başkasını görmüyordu.

Hastane prosedürlerini bitirmek saatler sürdü. Oğlumu almak babasının kucağına vermek günlerce gecelerce onu aramıza alıp kokusunu içimize çeke çeke uyumak uyanmak gözümü her açtığımda yanıbaşımda görmek istiyordum. Saatler sonra evimizdeydik.

Saat başı bezini değiştirdim. Sürekli üzerini değiştirdim. Güldüm, ağladım, emzirdim, kokladım, uyudum iki hafta boyunca yapamadığımız yaşayamadığımız ne varsa hepsini o ilk güne sığdırmaya çalıştım. Buradaydı evimizde Allah'ım bana dünyanın en güzel şeyini emanet etmişti ve işte yanımdaydı.

O geceyi bir saat bile uyumadan geçirdim. Sabah olduğunda yanımdaydı. Ondan sonraki sabah da ve sonraki 365 sabah boyunca onunla uyandım. Şimdi yanımda uyuyor çok yaramaz :)

Bence oğlumun doğum günü bugün. İyi ki doğdun benim canım, benim kanım, güzel oğlum, hediyem, emanetim.... Allah'ın seni bize bağışladığı güne şükürler olsun. Sağlıkla büyü...

Seni çok seviyorum.