27 Ocak 2013 Pazar

7 aylık olduk bu arada



Amaaannn yine sıkıntı sıkıntı.Yorgunluk bitkinlik.

Dün annemler bizdeydi.Gece üçe kadar oturduk,annem biraz üşümüş gibi oldu " Ohhh şimdi kocamın yanına girerim sıcacık uyurum" dedi.Bu yaşta bu kadar uzun süredir evli olup,türlü badireler atlattıktan sonra dahi bu cümleyi kurabilmesine hem şaşırdım hem de sevindim.

Bir eşi olmalı insanın..diye bir şey var ya.

Bilmem şart mı?

Can yoldaşı

Hayat arkadaşı

Biriyle koca bir ömür geçirebileceğine karar vermek için çok genciz aslında.Yani evlilik yaşı genelde 30 un altı ya hani.Ben bu herifle ya da kadınla bir ömür yaşarım anasını satayım diyebilmek için erken bence.Ama otuzdan sonra da bebek yapmak sıkıntı filan.

Neyse tezime antitez ürettim kapattım konuyu.

Biraz kızgınım kendime ve kırgınım çevremdekilere.Ben insanları sevindirmeyi severim.Bunu uzun süre düşündüm,acaba ben onları mutlu edecek şeyleri beni sevsinler diye mi yoksa cidden mutlu olsunlar diye mi yapıyordum.Mutlu olduklarını görünce seviniyorum ve beni arayıp sorduklarında da mutlu oluyorum.Galiba bu kolay bir soru gibi gelse de kulağa pek de kolay değil cevabı.

Neyse işte ben insanlar mutlu olsun isterim bunu neden istediğimi araştırmak da pek anlamlı değil.Herkese yardım etmeye çalışıyorum.Özel günlerde onları hatırladığımı belli etmek onlara değer verdiğimi göstermek...Özellikle yaşlılar..Ve tuhaftır ki bu tür şeyler yaptığımda geri dönüşleri sadece yaşlılardan alıyorum.

Ne anlamsız.

Belki de aksine çok anlamlı.Onlar bana ve benim gibi onlara kendilerini iyi hissettiren insanlara ihtiyaç duydukları için kaybetmek istemiyor ve deger verdiklerini göstermeye çabalıyorlar.Oysa gençler umursamaz.Benden çok var.

Offf hiç bir zaman yazmak istediklerimi uzun uzun cümlelerle detay detay anlatmadım.Kelime kelime hislerimi yazayım ve sadece aynı şeyleri düşünebilenler anlasın diye kısadan kesme bir şeyler karaladım.Bu da o tür yazılardan biri oldu işte.

Rüzgarcığım uyuyor.Cancağımız,yukarıda gülerken çekilmiş bir videosu var.Ona bakar da gülmez mi insan :)

Haydi ben uyuyayım,see you gençler

15 Ocak 2013 Salı

çok fenalardayımmmmm offff

Takip ettiğim hamilelerin doğum hikayelerini okuyorum.Bebeklerinden "doğdoğunda" diye bahsediyorlar.Bense ilk günden bahsederken hep "eve geldiğinde" diyorum.Aklıma o soğuk koridorlar geliyor..Rüzgar'ın olduğu odaya girerken ellerimizi sterilize edişlerimiz. Her seferinde heyecanla korkuyla merakla umutla dolu girişlerimiz o odaya...Yıllar da geçse sesini asla unutmayacağım o solunum aletinin sesi.

O gün solunum makinasını kapatmayı deneyeceklerdi.Onsuz da nefes alabilecek miydi?O koridor toplam beş metre yoktur belki.Yer ayağımın altında kayıyor koridor bir türlü bitmiyordu.Yürüyor yürüyordum.Nihayet odanın kapısına geldim.Oğlum hortumsuz serumsuz kablosuz bir beşikte kucağıma alacağım kadar açıkta yatıyordu.

Ertesi sabah onu hastaneden çıkarmak için gittiğimizde.Epikriz yazılacak ondan sonra çıkacaksınız siz bu arada bebeği giydirin,altını temizleyin,emzirin deyip beni odaya aldılar.Orada ne kadar kaldım kaldığım süre boyunca neler yaptım hayal meyal aklımda.Bembeyaz bir tulum giydirdim.Temmuz ayının altısı.Beyaz bir şapka..Beyaz battaniye...Tıpkı benim "ne güzel bebeğini almış gidiyor" diye düşünerek baktığım gibi bakan anneler...Onların Allah'a yalvaran gözleri.Maşallahlar şükürler "bize de dua edin"ler...

Trilyonlar versinler bana ,dünyanın malı mülkünü sersinler önüme,oğlumun bir gülüşüne bir sarılışına değişmem.Dünyadaki tüm annelerin evlatlarını böyle sevdiklerini bir düşünsenize.Herkesin yavrusu canı ciğeri göz bebeği.

Yine çok ama çok dağınık yazdım.

Elçin bir arkadaşından bahsetmişti.Bebeği pek de sevimli bir bebek değilmiş.Hatta ona kalırsa çirkinmiş bile.Ama annesi onu bebek güzellik yarışmasına sokmaya karar vermiş.Kuzgun la şahin misali,kirpiyle pamuk işte hangisini tercih ederseniz.

böyle işte

Allah ayırmasın yavrularımızdan.Sağlıkla büyütelim,hayırlı yazılar yazsın.Kötü yola saptırmasın ,şeytana uydurmasın.Korusun kollasın.Hastanelerde yatan bebeciklere de sağlık versin inşallah.

Durup durup bu boktan konuyu açıyor olmaktan ben de şikayetçiyim mamafih kendime engel olamıyorum.Mamafih demeye de bayılırım.Gideyim oğlumu koynuma sokup uyuyayım.

Bir dokunuşuna ömrümü veririmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmm
Kurban olurummmmmmmmmmmmm
Gülüşü ömrüme bedel oğlummmmmmmm
Canımmmmmmmm

12 Ocak 2013 Cumartesi

Annelik üzerine yazmak...Ne güzel :)

Epeydir bir şeyler karalamadım.Şu ipad gelince daha çok girerim blog yazarım okurum sanmıştım ama hiç de öyle olmadı.Sandığım kadar keyifli değilmiş ipad kullanımı.Hani facebook twitter gibi ağlar tamam ama yazı yazacaksan klavye şöyle çatır çutur edecek arkadaş.Bilgisayar sen başka bir şey yazarken kendi keyfine göre yazdıklarını değiştirmeyecek.Oh be valla çatır çutur girişiyorum çookkkk keyifli.Başlarım teknolojiye :))

Rüzgar'dan haberler keyifli maşallah.Kuzeninden gelen yürüteç ile çok keyifli dakikalar geçiriyor.Dakikalar diyorum çünkü günde maksimum yarım saat kullanmasına izin veriyorum.Çok yararlı bir şey olmadığını biliyorum ama acil halletmem gereken bir işim olduğunda Rüzgar'ı oyalayan yegane şey yürüteç.Önüne koyduğum oyuncakları yere atmayı öğrendi.Yere atıyor bir de arkalarından bakıyor.Bunu bir yerde okumuştum şimdi tam açıklayamayabilirim ancak hangi eşyaların ses çıkardığını öğreniyordu sanırım böyle atınca.

Bu aralar anneliğimi sorguluyorum.Rüzgar 6,5 aylık ve onunla birebir oyun oynayarak oynaşarak geçirdiğimiz toplam iki saattir.Onun dışında yatağında oyun halısıyla oynuyor,ipad de Pink Fong diye bir uygulama var.Onu açıyorum çizgi film tadında müzikli kitaplar var ingilizce,biraz da onları izliyor.Uyuyor.Biraz da altını açıyorum tepiniyor filan derken hep onu oyalayıp bir şeyler yapmaya çalışmakla geçiyor günüm.Ne zaman ki birebir bir şeyler paylaşmadığımızı çocuğun gözlerini dikip hevesle bakışından anlıyorum ya da fark ediyorum diyelim işte o zaman alıyorum yanıma önce yatakta biraz öpüşüp koklaşıyoruz.Sonra kitap okuyoruz,parmak oyunları oynuyoruz,fış fış kayıkçı ve Rüzgar çukura düştü gibi bir takım bu veletleri mutlu eden oyunları da oynadıktan sonra benim yine yapmam gereken bir işim oluyor ya ütü,ya yemek,ya çamaşır ya da her hangi bir şey...ve işlere dönüyorum.Yakın arkadaşlarımın bebekleriyle Rüzgar arasında bir kaç ay var.En küçük Rüzgar.Onları arıyorum ben bunları bunları yapıyorum başka ne yapabilirim diye.Onlar da daha ne yapacaksın diyorlar ama bu beni tatmin etmiyor.Belki birebir bir şeyler paylaşmıyoruz diye suçluluk hissetmek için erken.Bir iki aya kadar birlikte oyunlar oynarız inşallah parka filan götürürüm kuzumu.

Düzenimiz tabi ki yine değişti.Bugüne dek en sevdiğim düzen bu oldu umarım artık değişmez.Sabah 7-8 gibi uyanıp 180 ml süt içiyor.9 da 30 dk uyuyor.12-13 gibi yemek ve yoğurt yiyor. 13:30 da 45 dk uyuyor.16-17  gibi 180 ml süt içiyor.17:30 da 30 dk uyuyor. 20:00  gibi meyve yiyor  21:30 30 dk uyuyor.23:00 de 180 ml süt içip uyuyor.Bu arada -önden bir maşallah diyeyim-

Gün içinde bir kez 2 ya da 3 saat süren uzun uykular uyuyacağı günler de olur mu acaba.Ben yanında yatarsam 3 saat uyuyor.Uyanıyor bakıyor ki ben yanındayım yüzümle gözümle oynarken tekrar uyuyakalıyor.Ben de dinlenmiş oluyorum aslında ama Rüzgar uyurken yaparım dediğim işler yapılamıyor tabi ki.

Bu yazıyı aşağı yukarı iki saatte yazabildim Rüzgar uyudu sonunda dışarda çok güzel yağmur yağıyor bir nefes molası için balkona çıkıp elimi yüzümü yıkayıp pijamalarımı giyip doooooğğğru yatağa gitme vakti.

Let's go to sleep :)