10 Ekim 2014 Cuma

Rüzgar 27 aylık

Çok ihmal ettiğim sevgili bloğuma, canım oğluma ve arkadaşlarıma selam olsun.

Bebeklerimiz büyüyor. Hatta şimdi bazılarınız yeni doğacak bebeklerinize hamilesiniz. Sağlıkla doğdunlar inşallah.

Rüzgarım... Canım oğlum.

Büyüyorsun. Bazen kendimi izliyorum sende,bazen babanı. En çok sana özgü mimiklerine gülüyorum. Bizi taklit edişlerine.. Yeni yeni düzgün anlamlı cümleler kurmaya başladın. Ekleri de kullanabiliyorsun artık. Anne ben düştüm diyorsun mesela. Bundan birkaç ay evvel anne düşşşş diyordun. Yazının en sonuna kelimelerini yazacağım. Bu anneannenin ısrarı. İleri de okuyup gülecekmişsin :)

İşe başlayalı neredeyse bir yıl olacak. Pazartesi ve salı günleri anneannen bakıyor sana ve çarşamba perşembe cuma babaannen. Bazen annenin işine gidelim diye ağlıyorsun. Getiriyorlar. Senle dolaşmak dünyanın en güzel şeyi. En yorucusu da :)

Parka gittiğimizde en sevdiğin şey dönen kaydıraktan kaymak.
Marketlerde en sevdiğin reyon çikolata oyuncak ve çamaşır yumuşatıcılarının olduğu reyonlar. Tek tek yumuşatıcıları açtırıp kokusuna bakıyorsun. Bir de iyice koklayıp derin bir oh çekiyorsun :)))

Favori oyuncakların polis arabaları, ambulanslar, çöp kamyonları.

Her türlü hayvanı seviyorsun. Sanırım en çok köpekleri. Semtimiz evcil hayvan yönünden çok zengin ne zaman sokağa çıksak beş on tane köpek görüyoruz. Hepsini sarılıp öpüyorsun. Bir de severken oy oy oy diyorsun.

Ben yanında yokken yaşadıklarını anlatmana bayılıyorum. Heyecanlı heyecanlı dudaklarını uzatarak anlatıyorsun. Ben aaaa öyle mi oldu filan dedikçe yaaaaaa diyorsun. Evete ebet diyorsun. Kapata patat. Kırmızıya dımdızı diyorsun. İngilizce beşe kadar sayabiliyorsun ama türkçe sayıları asla öğretemiyorum sana. 3 5 10 15 diyorsun. Baban aslında bildiğini ama ısrarcı davrandığım için bilmiyormuş gibi yaptığını söylüyor. Renkleri biliyorsun. Favori yiyeceklerin makarna, bulgur pilavı, patates kızartması, köfte ,ıspanak , pırasa.... Aslında yemediğin bir şey yok. Peynirden haz etmiyorsun ama yiyorsun. Bitki çayını izin versek üç dört bardak içersin.

Bana annecim diyorsun bazen de ececim. Her annecim dediğinde dünya pembeleşiyor. Her yerde rengarenk çiçekler beliriyor mis gibi kokan. İzin vermeyeceğini düşündüğün bir şeyi almak istediğinde ececim diyorsun.her ececim deyişinde gülüyorum ve dayanıp ne istersen veriyorum. Biraz çakalsınız sanırım genç adam :)

Tuvalet eğitimi babanın titizliği yüzünden sürekli yarım kalıyor. Artık vazgeçtim sen bezden vazgeçene kadar deneme yapmayacağım. Bezden kurtulduğun zaman kreşe gideceksin. Sokakta akranın birini gördüğünde arkadaş diye arkasından ağlıyorsun. Hem hayvanları hem doğayı hem insanları çok seviyorsun. Öyle şefkatli ve öyle hassassın ki büyüdüğünde kırılmandan incinmenden çok korkuyorum.

Şimdi karşımda mışıl mışıl uyuyorsun.

Yatağına yatıp anne bi geeeellll diye bağırıyorsun. Efendim annecim geldim dediğimde hah tamam şimdi git diyorsun. Bunu ileride kız arkadaşlarına göster de gülün diye yazıyorum :)) ve bunu okuyan hanım kızım oğlumu üzersen külahları değişiriz.. ;)

Sen de baba olduğunda anlayacaksın, (bu bir klişe bize de çok söylemişlerdi) evlat sahibi olmak  onun sağlıklı olduğunu mutlu olduğunu bilmek dünyanın en güzel hissi. Hiçbir şeye değişmeyeceği tek bir gülücük için herşeyini verebilir bir anne ya da baba. Hep o yesin, o mutlu olsun ,o gülsün ... Böyle manyakça bir duygu durumu işte :)

Otobüslere ve trene binmeye bayılıyorsun. Çok dağınık yazıyorum farkındayım saat gecenin ikisi ve dün ve önceki gece uyumadık. Normal yani.

Hala aynı evdeyiz ayrancıda. Lojmana geçme işi var gündemde ,hayırlısıysa olsun inşallah.

Sen 27 aylıksın , ben 33 yaşındayım, baban 35. Henüz bir kardeşin yok. Lojmana geçemezsek de biraz zor olur sanırım. Bakacağız.

Şu an rüya görüyorsun. Anne bana ver, dedin :))

Parmak boyası yapıyoruz seninle. Sulu boya pastel boya oyun hamuru ile oynuyoruz. Montessori eğitiminine başladık evde yapabildiğimiz kadar. İlk başlarda hiç ilgini çekmiyordu sonradan oldukça ilgilenmeye başladın.

Ya canım oğlum gülyüzlüm güleçyüzlüm ... Seni çooookkk seviyorum.

Allah ömür versin herkesin evladıyla birlikte inşallah.




8 Nisan 2014 Salı

Evde montessori eğitimi

Selam günlük, her çalışan anne gibi ben de oğlumla yeterince kaliteli zaman geçirebiliyor muyuz bunalımına girdim. Sabah kahvaltımızı yapıyoruz ve ben işe gidiyorum. Pazartesi salı günleri annem geliyor , Çarşamba Perşembe ve cuma da kayınvalidem kendi evinde bakıyor. Çoğu zaman işten 15:00 gibi geliyorum. Annemin baktığı günlerde oyunlarını anneannesine oynamayı tercih ettiğinden ben rahatça yemek filan yapıyorum. Diğer günler  babaannesi 17:00 ye doğru getiriyor. Yemek yapılmış oluyor. Biraz oynuyoruz ve Mehmet geliyor,yemek çay vs derken uyku vakti geliyor. Hooop  çocukla doğru düzgün zaman geçirmeden gün bitiyor.

Bu durumdan hiç memnun değilim. Sırf bu sebepten acaba kreşe mi versem diye düşünmeye başladım. En azından orada arkadaşları ve bu iş için eğitim almış öğretmenleriyle eğitici faaliyetler filan yaparlar. Ancak ne annem ne de k.validem bu kreş işine sıcak bakıyor. Dolayısıyla kreşte yapılan ve evde de yapılabilecek faaliyetler diye bir araştırmaya girdim. Ve  yıllar önce - anne değilken- bir sebepten duyduğum çok da ilgilenmediğim bir sistemle karşılaştım. Montessori Eğitimi!

Çocuğun önceden hazırlanmış bir bölgede istediği materyalle özgürce öğrenmesi amaçlı bir sistem. Tabi benim anlattığım da anladığım kadar.

Benim Rüzgar'ı büyütürken yaptığım en büyük hata onu ipad ile tanıştırmak oldu. Hatta hiç ilgisini çekmezken rengarenk, çok güzel müzikler sesler barındıran uygulamalar göstererek zoraki bir ilgi oluşturdum. Yeter ki o oyalansın,mutlu olsun,uslu dursundu ki ben de işimi gücümü yapabileyimdi. Ancak büyüdükçe farkettim ki oyuncaklarda az ipadle çok vakit geçirmeye hatta yasaklamaya çalıştığımızda gözyaşlarına boğularak bir şekilde tekrar almaya başladı.

Bir haftadır internetten, bloglardan, instagram hesaplarından bu eğitimi evinde uygulamaya çalışan anneleri takip ediyorum. Evde de bir kaç deneme yaptık yükleyebilirsem bir kaç fotoğraf yükleyeceğim. Ancak bu işin öyle okunduğu kadar kolay olmadığını gördüm. Ne var canım bunu ben de yaparım. Iki kesmiş iki yapıştırmış beş dakikalık iş diye düşündüğüm basit nesnelerin çok vakit aldığını gördüm. Büyük bir özveri istiyor. Işin can sıkıcı yanı ise o kadar uğraşıp yaptığım ya da çok uğraşmasam da Rüzgar bunla uzun süre oynar dediğim şeyin bir kaç dakika icinde paramparça olması :)



























Ilk fotoğraflarda köpük tabağa kürdan patırılıyor. Sonra rengarenk 1 cm uzunluğunda pipet kesiliyor pipetler kürdanlara takılıyor. Rüzgar onunla yaklaşık 5dk oynadı. 

Diğeri ise yukarıdan top ya da benzer küçük objeler atıp aşağı kutudan biriktirmek. 1,5 dk sonra fotoğraflardaki gibi parçalandı. 

Ama yılmak yok. Çok güzel örnekler gördüm :)) vakit , nakit ve heves oldukça yapıp gelişmeleri paylaşacağım. 

Şimdilik esen kalın :)








6 Nisan 2014 Pazar

Türkiye'nin yaramaz meleği Pamir'in ardından....

Pamir bebek öldü. Kaybolduğundan itibaren ha bulundu ha bulunacak diye takip ettiğim minicik can melek oldu. Çocuklara dayanamıyorum. O havuza nasıl mutlu nasıl meraklı gittiğini tahmin edebiliyorum. Tek başına rahat rahat suyla oynayabilme imkanı yakalamış yaramaz çocuk bakışlarını gözümün önüne getirebiliyorum. Sonra düşünmek istemediğim ama aklımdan atamadığım anlar şimşek gibi çakıyor. Havuza düşüşü, kurtulmaya çabalayınışı ve son. Allahım sen koru sen esirge sen güzel yazılar uzun sağlıklı ömürler yaz tüm çocuklara. Anneleri kucakları boş bırakma Rabbim.

Babasının sözleri gitmiyor kulağımdan. Adam o kadar emin ki yaşadığından çocuk öyle hareketli ki "bu herif buralarda bi yerlerde, bi yerden çıkacak, casper  gibi dolaşıyor ortalıkta biliyorum" derken öldüğü haberini alışı...

Çok çok üzgünüm. Her gün çocuklar ölüyor, türlü haberler izliyoruz. Ancak Pamir için çok umutlu bir bekleyişi bizzat takip ettiğimden çok etkilendim.

Allah annesine babasına yakınlarına sabır versin. Benim bile yüreğimin acısı sönmüyor. kilometrelerce uzaktan canı gönülden paylaşıyorum acılarını.

Hoşçakal melek Pamir. Hoşçakal oğlum.

20 Mart 2014 Perşembe

rüzgoş'a

Ah benim canım benim güzel oğlum yakışıklı kuzum cancanım. Mışıl mışıl uyuyorsun. Biraz önce hamileyken yazdıklarımı okudum. Ne günler geçirmişiz birlikte,ne telaşlar.... Şimdi sen kocaman oldun. Derdini anlatabiliyorsun. Çok hareketli ama akıllı bir çocuksun. Bir şeyi almak için tutturduğun ortalığı birbirine kattığın olmuyor hiç. Ağlama krizleri ya da benzeri şeyler de...Çabuk ikna oluyorsun. Kolay bir çocuksun sanırım.

Erkek çocukları geç konuşur filan diyorlar ama sen bir çok kelimeyi söyleyebiliyorsun.Haırladıklarımı yazayım da anı olsun güleriz sonra.

Süt : jüt
Su : zu
Kedi : iyav
Köpek : hav hav
Balon : dan dan
Meme : meme
Anne : anne
Baba : baba
Anneanne : nannanne
Babaanne : mamanne
Dede : dede
Ece : eciiii
Otur : otu
Dur : du
Bin : bin
Bahar : abba
Ilgar : ada
araba : annan
çiçek : ciciş
abi : abiş
Abla : aba
bak : bak

mısır : pat pat
telefon : ado

Aklıma gelenler bunlar. Şimdilik cümle kuramıyorsun. Kendi kendine anlayamadığımız çok şey söylüyorsun içinde anne diyorsun baba mama filan diyorsun ama dedim ya anlayamıyoruz. Bir iki gündür sinirlendiğin zaman avazın çıktığı kadar bağırıyorsun. Önünde dizlerimin üzerine çöküp sarılıyorum sana neden öfkelendin annecim sakin olmaya çalış diyorum. Gelip sarılıyorsun hemen.

Kedileri köpekleri kuşları çiçekleri ağaçları çok seviyorsun.Müziğe bayılıyorsun. Bazen canın oynamak istediğinde hemen önüme gelip şarkı söylelememi istiyorsun. Damat halayını söylüyorum belki onlarca kez. :)

Koltukların üzerindeki sırt yastıklarını yere indirip üzerinde deli gibi saatlerce tepiniyrsun.Seni izlemek çok keyifli oluyor. Survivor Rüzgar bu parkuru çok hızlı geçiyor,tüm rakiplerini geri de bıraktı survivor rüzgar birinciliğe koşuyor ve birinciiiiiiiiiiii diye gaza getiriyorum seni.Çok seviniyorsun deli oluyorsun :)

Birlikte ipadden puzzle yapıyoruz. Bu konuda gerçekten çok iyisin.

Bir iki gündür arabalarını alıp evin içinde yerde duvarlarda koltuklarda dakikalarca sürüyorsun. Seni izlediğimizi bile farketmiyorsun.

Akşamları 9 en geç 9:30 uyuyorsun. Yanına yatıyorum ya da baban yatıyor konuşurken şakalaşırken masal anlatırken ya da şarkı söylerken uyuyakalıyorsun. Gece uyanmaların neredeyse yok gibi. Hasta olduğun zamanlar hariç tabii.sabah 7:30 8 gibi uyanıyorsun. Yumurtaya bayılıyorsun.

Ah işte böyle canım oğlum.Bitanecik kuzum. Ben işime başladım satışlar da yolunda gidiyor sayılır. Baban aynı onda da herşey yolunda çok şükür.

Ha bu arada canın istediğinde çişini söyleyip tuvalete yapıyorsun. Bazen kakanı da. Ama ben yaza kadar acele etmeyi düşünmüyorum bu konuda. Bezden kurtulduğunda babanın kurumunun kreşine gideceksin. Muhtemelen eylül ekim gibi başlarsın.

Haziranda anneannenlerle Ayvalık'tayız inşallah. Sonra da babaannenlerle başka bir yerde olacağız.Eylül gibi de babanla gideceğiz.Tabi bu planlar o zamana kadar milyon kere değişebilir.

Şimdilik herşey böyle.Seni çok seviyorum.

Seni çok seviyorum canım oğlum :)

31 Ocak 2014 Cuma

Neler değişti????? :)

Altı ay olmuş....

Herkese merhaba. Rüzgar kocaman oldu. Yürüyor,koşuyor,tırmanıyor .... :)  

Ocak itibariyle işe döndüm. Rüzgar ilk gün biraz zorlandı ama şimdi çok iyi. Pazartesi ve salı günleri annem bakıyor,diğer üç gün de kayınvalidem. Haftasonu çok önemli bir şey olmadıkça işe gitmiyorum. Ailecek bir şeyler yapıyoruz.

Işe geldiğimde resmen dinleniyorum. Çayım masama geliyor. Sıcacık yemeğimi yiyorum ohh miss valla. Bazen içim sıkılıyor tam Rüzgar'ın uyku saati gibi gideyim bebemin koynuna gireyim diyorum.  Biri bir şey soruyor, bir telefon geliyor hooopp uçuyor gidiyor sıkıntım. Öğleden sonra üç en geç dört gibi evde oluyorum. Hemen Rüzgar'ı getiriyor babaannesi. Bir kucaklaşma,bir sevişme,bir sataşma,biraz oyun,biraz ağlama derken Mehmet geliyor. Yemekti,çaydı,biraz oyun,banyo filan derken saat 9 oluyor,rüzgar uyuyor. Varsa dizi izliyorum,yoksa biraz sohbet muhabbet edip odaya kitap okumaya çekiliyorum. 11 gibi gün bitmiş rüya başlamış oluyor.

Bu sezon Merhamet, Bugünün Saraylısı, Güneşi Beklerken, Çalıkuşu dizilerini severek takip ediyoruz :) bir de Kayıp vardı ama o final verdi.

Barış abimin eşi hamile. 6 haftalık,diyabet hastası. O da benim doktoruma gidiyor. Doktor çok sıkı takip gerektiğini söyledi. Diyabet gebelikte çok riskli olabiliyormuş. Hevesle ailemizin yeni üyesini bekliyoruz. İnşallah sağlıklıca gelir.

Grinin Elli Tonu ve diğer ikisini okudum. Şimdi Küçük Düşler Büyük Umutlar diye bir kitap okuyorum. Yazı çok özledim. Yaz geldiğinde kış gelsin yaaa diyenlerden hiç olmadım. Yaz güzeldir,neşelidir,renklidir, temizdir, günler uzundur. Yaz iyidir :))

Bu arada evlendik evleneli oturduğumuz ev satılığa çıktı. Bir cesaret kredi çektik aldık. Bakalım umarım Allah ödeme kolaylığı verir de zorlanmayız.

Evimize de hırsız girdi bu arada. TV,bilgisayarlar,ipad fotoğraf makineleri biraz para altın filan ne varsa götürdüler. Hiç biri umrumda değil de Rüzgar'ın fotoğrafları gitti. Oğlumun bir buçuk yılı yok. Bir iki İnternet'e yüklediklerim kaldı o kadar.

Ilim çıktı yine sonra tekrar yazacağım sevgiler öpücükler