25 Eylül 2012 Salı

Dönenceyle Rüzgar'ın Aşkı

Kuzum benimmmmmmmm :)

Günlerim milyonlarca hayal kurmakla geçiyor.Çoğu ipe sapa gelmez şeyler.Oğlumla birlikte tiyatroya gidiyoruz birinde.Diğerinde o kız arkadaşıyla eve gelmek istiyor beni evden def etme çabalarında.Anlıyorum tabi hemen :) Upuzun boyu olmuş,bana tepeden bakıyor bir diğerinde,şimdi ben onu koynumda yatırıyorum ya büyümüş de o beni kollarının arasına almış,uyuyoruz.Beraber yüzüyoruz,dubaya kadar yarışıyoruz.Babası da hakemlik yapıyor.Çok iyi bir piyanist olmuş konserine gidiyoruz babasıyla,ben ağlıyorum.Bu parçayı annem için besteledim diyor.Bazen de doktor olduğunu hayal ediyorum.Kendi gibi prematüre doğan,yoğun bakımda yatan bebekleri tedavi ediyor.Tıpkı bizim onu tedavi eden doktorlara duacı olduğumuz gibi minnetle bakıyor bebeklerin aileleri oğluma.Adı da tam doktor adı.Prof.Dr. Rüzgar Ünal :)

Her ne kadar şu an kendi bırtından bile korkuyorsa da ileride çok iyi yerlerde göreceğiz oğlumuzu inşallah.Çok küçükken markette gizlice bırt yapmış annem yaşlarında bir amcaya yakalanmıştım.Sonra sanki o ses benden çıkmamış da kutulardan çıkmış gibi göstermeye çalışmak için kutulara vurmuştum.Adam o anki gayretimi çok komik bulmuş olacak ki karısına beni gösterip gösterip gülmüştü :))) Ben olsam görmezden gelirdim.Şu an o amcayı kınıyorum hiç olgunca bir davranış değildi. :)

Medyada çokça yanlış kullanılan kelime var ama beni en rahatsız eden bir ikisi ; biçare'ye birçare denilmesi.Bir de gürültü kirliliği...Gürültü kirliliği diye bir şey yoktur.O ya gürültüdür ya da ses kirliliği.Yani full dolu gibi bir şey.

Oğlum dönencesine aşık oldu.Artık işimi gücümü yapabilecek zamanım oluyor.En az 15 dakika sıkılmadan oyalanıyor Rüzgar.Henüz hamile olanlar "15 dk ne ki" diyebilirler ama anne olmuş olanlar "Waawwww demek 15 dk" deyip şaşırabilirler.Rüzgar renkli objeleri seçmek ve hareket ettiğinde takip edebilmekten başka kabiliyetler kazanmadı henüz.

Büyüme atağını bekliyorum 13. ve 15. haftalar arasında sorunlu geçecek bir kaç günden bahsediyor uzmanlar.Bu dönemde çok yemek yiyip çok ağlayabilirmiş bebekler.Bu onların yeni kazanmış oldukları kabiliyetlerine alışma ve alışma esnasında yaşadıkları ile başa çıkabilme yöntemleriymiş.Şu büyüme atağını yaşasak da Rüzgar hoşuna giden objelere uzanıp yakalama yeteneği kazansa.Oyuncaklarına heyecanlanıyor hızlı hızlı nefes alıyor ama sadece bakıyor olmaktan sıkılıyor bir süre sonra.Hamle yapacak oluyor kontrol sağlayamıyor ve başlıyor ağlamaya.Bu beceriksiz eller,kimbilir neler becerecek,bu kontrolsuz eller belki de neşter tutacak,bir kemanın tellerini ağlatacak,belki çok lezzetli yemekler pişirecek.Amannn of yine daldım hayaller dünyasına.Blog ismimi Ece Hayaller DÜnyasında diye değiştirmeli :)

Bunun dışında Neşet Ertaş öldü bugün.Aklıma Defne Joy'un ölümü geldi.Defne Joy Foster öldü diye alyazı geçiyordu kanallar.Annesi oradan görmüş.Biz bile inanamazken o kadıncağız bu acı ile ne kadar zor başetmiştir kimbilir?

"Rıza ölmüş dediler,ne kolay söylediler.
Sanki dev bir taşocağı kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler."

dizelerini hatırladım sonra.Çağrışım çağrışım...Her gün milyonlarca objeyle milyonlar duyguyu etiketliyor beyin.En şaşırdığım da kokularla etiketleme.Hala burberry weekend kokladığımda üniversite yıllarım gelir aklıma.Kız yurdunun koridoru,karakış,fön makası sesleri,sigara dumanı,özlem...

Duygusallaştım.

Yaşamak güzel.

Allah'ım Rüzgar'ı emanet etmek için beni seçtiğin için teşekkür ederim.Binler,yüzlerce,yüzbinlerce kez hamd olsun.

19 Eylül 2012 Çarşamba

3 aylık olduk sonunda

Uzun zamandır yazmıyordum.Mehmet senelik izinde olduğu için doğru düzgün evde kalamadık her gün bir yerlerdeydik.Nihayet dün işe başladı da ben de yeniden evimde yalnız olmanın tadını çıkarıyorum.Erkek dediğin öyle günlerce evde kalmayacak arkadaş.Bir zaman sonra sıkıntı geliyor insana.Kocası emekli olunca bunalıma giren kadınları şimdi çok iyi anlıyorum :)
Oğlum bir hafta sonra üç aylık olacak.15 gün önce yazdığım yazıda gülümsemeler başladı ama bilinçli değil sanırım yazmıştım.Yeni doğan bir bebeğin gelişimi mevzu bahis olduğunda bir gün bile çok önemliymiş.Son 15 günde Rüzgar deli gibi ellerini kollarını bacaklarını sallamaya başladı.Çığlık atarak gülüyor.Agu,oouuu,aaaaaa gibi sesler çıkartıyor.Ellerini yumruk yapıp ağzına götürüyor dakikalarca elini emiyor.En keyifli olduğu zamanlar sabahları.Ben uyanayım diye bağırıp çağırıyor,ağlıyor gibi yapıyor.Alıp koynuma sokuyorum,emziriyorum filan biraz sakinleşiyor.Sonra tekrar bağırmaya başlıyor.Artık dayanamayıp kalkıyorum.Onu benim yastığıma yatırıyorum.Ben de oturuyorum,babası da ona doğru dönüp yarı uyur yarı uyanık gözlerle izliyor bizi.Kahkahalar,el kol sallamalar,çığlıklar...Daha güzel sabahlara uyanamam sanırım.Bir süre sonra mehmet de dayanamıyor açıyor gözlerini "Oğlummmm,Rüzgarcığım,babacığım" dedikçe çıldırıyor oğlum.Sonra onlar sevişirken ben kahvaltı hazırlıyorum.Kahvaltımızı yaparken Rüzgar beş on dakika kestiriyor.Sonra babasıyla duşa giriyorlar.Mehmet işe gitmek için evden çıktığında Rüzgar uyumuş oluyor.Bir iki saat işimi gücümü halledebiliyorum böylece.Öğleden sonra pek düzenimiz oturmadı henüz.:) Biraz dolaşıyoruz,Kuğulu'ya filan iniyoruz.Alışveriş yapıyoruz.Bazen parka gidiyoruz. :)

Bu yazıyı tam dört günde tamamlayabildim.Tam bilgisayar başına oturuyorum ağlıyor,oynaşmak istiyor ya da benim başka işlerim oluyor.4 gün sonra 3 aylık olacak canikom.Çok çabuk geçiyor diyorlardı da biz de 3 aylık olur muyuz diyordum.Hakikaten zaman çok hızlı geçiyor.

Nasıl oluyor?
Vakit bir türlü geçmezken,
yıllar hayatlar geçiyor?

Teoman da müziği bıraktı ya :( Bu aralar keyifle dinlediğim çok şarkı var.Sabah Rüzgar uyanınca yatak odasındaki alarmın radyosunu açıyorum.Süper FM dinliyoruz.Şimdi grubun ismini hatırlayamayacağım içinde "Son bir dilek alacağım var kayıp giden yıldızlardan" sözleri geçen bir parça var.Beni Aşka İnandır sanırım ismi.Onu çok severek dinliyorum.Bunun dışında da işte listelerde olan çoğu hareketli parçalar var.Doğum yaptım yapalı Ahmet Kaya dinlemedim.Yüreğim kaldıramaz diye düşünüyorum.Zaten oka boka ağlar oldum.Hamilelikten kaynaklandığını zannettiğim duygusallık hali hala devam ediyor.Üzerine bir de evham eklendi şimdi.Sanırım klasik bir Türk Anne oldum ben de.

Oğluma resimde görünen gömleği pantolonu ve papyonu aldı babaannesi.Küçük damat oldu kuzuların kuzusu.Allah ömür verir de umarım dört gözlüce oğlumu evlendiririz.(Bu dört gözlüce lafı analı - babalı anlamına gelen,annemin laflarından)

Her kız annesinin kızıdır diye bir yazı paylaşmıştım facebookta annemle.Bulayım da yazayım.Cidden evlendikten sonra farkettim ki her işimi annem gibi yapıyorum.Annemin sevdiği kırlantlerden alıp,annem gibi bulaşık yıkıyorum.Hatta onun gibi kokuyorum.Belki de özlemdendir.Neyse yazı işte bu ; Anneler ve kızları, hep birbirine benzer.Her kız, içinde, yüreğinde annesinin izlerini taşır.Onun özüyle mayalanmıştır ruhu, onun kokusu geçmiştir tenine, onun bakışları parlar gözlerinde, onun elleri can bulur kendi ellerinde.Annesinden bilinçli olarak hiç bir şeyi öğrenmeye çaba göstermemiş bile olsa,yıllar sonra hiç tahmin etmediği bir anda, bir çiçeği vazoya yerleştirirken mesela, kendisinde annesini görür kız.Ellerinin bir hareketinde, aynada farkettiği bir bakışında, vücudunun bir duruşunda annesini yansıtır.
İnkar etmeye çalışması ya da kabullenmesi pek bir şeyi değiştirmez, her kız,annesin kızıdır...!

Küçük adamım büyüyor.Ben de her geçen gün onunla büyüyorum.

Onu çokkkkk seviyorummmm :)

5 Eylül 2012 Çarşamba

Çekirdek Ailem Benim

Evimin erkekleri uyuyorlar.Mehmet senelik izinde tam 11 gün çekirdek ailemizle evimizdeyiz.Bu sene tatil yapmama kararı aldık.Rüzgar aslında arabayı seviyor ama o kadar uzun bir seyahati kaldıramayabilir diye düşündük.Karyola konusuna sonunda karar verdik.Salon ve yatak odası mobilyalarımız masif olduğu için bebek odasını da masif yapmaya karar verdik.Şimdilik sadece karyolasını alacağız.Çünkü yatak odası takımımızda biri üç diğeri iki kapaklı iki gardrop var.İki kapaklı olanı ve şifonyeri Rüzgarın odasına koyacağız.Karyolasını da bizim mobilyaların renginde boyatıp çekmece kulplarını da aynısından bulup taktırdık mı işte Rüzgar için oda takımı almış gibi olduk bile :) O odadaki kanepeyi de birine vermeyi düşünüyorum.Sonuçta bundan 1 yıl öncesine kadar kanepemiz yoktu ve misafirler salonda yatıyorlardı.Yine öyle yapabiliriz.İleride de 3 odalı bir eve çıkabilirsek bir oturma odası yaparız.Gerçi gerek de yok oldum olası oturma odasını sevmem ama misafirler için bir misafir yatak odası olsa fena olmaz.Neyse o ilerde düşünülecek bir mesele.İyi ki yatak odası takımımızı iki gardroplu yaptırmışım.Zaten biz başka eve çıkarsak o  takım yatak odasına sığmaz.Çünkü bu evde yatak odamız 20 m2.Ay galiba çok akıllı bir kadınım.:))

Kasım gibi işe başlamayı planlıyorum.Oğlum dört aylık olacak inşallah.Hamile kalana kadar işimi çok iyi yapıyordum Hamilelikten sonra biraz su koyuverdim.Ama tekrar aynı konsantrasyonla çalışabilirim çünkü şimdi çok önemli bir sebebim var.Oğluma her türlü imkanı sunmak istiyorum.Eksiğini gediğini kimseye muhtaç olmadan karşılayabilmek istiyorum.Güzel oyuncaklar kıyafetler odasına aksesuarlar perdeler nevresimler alabileyim.Ha deyince işim olmadığında oğlumu alıp kimseye muhtaç olmadan istediğimiz yere gidebilmek istiyorum.Bu yüzden de çok çalışmam lazım.Zaten sabah on gibi gidip öğlen 1 -2 gibi dönüyordum eve.Şimdi de aynı tempoyla çalışsam beni kurtarır.Hatta belki şimdi daha sıkı bile çalışırım.Bazen ofise gider tek bir iş yapmadan eve dönerdim.Rüzgar benim çalışma sebebim olacak inşallah.

Onu çok özleyeceğim tabi.Belki ilklerini kaçıracağım.Ama hepsi onun için.Ha çalışmasam ne olur?Geçinemez miyiz?Geçiniriz ama sadece elzem şeyleri alır gereksiz görünen şeylerinse hayalini kurmakla kalırım.

Uyanıyor paşa,hem uyusun istiyorum hem çok uyuyunca özlüyorum,uyanınca da günlerdir görmemişim gibi sarılıp öpücüklere boğuyorum.Tek aşk var,EVLAT!Gerisi boş,bomboş.