Hayatımın hiç bir döneminde yaşadığı kötü bir olayı günlerce haftalarca kafaya takan bir insan olmadım.Ha çok dört dörtlük bir hayatım olduğundan mı?Değil.Hani şöyle birazcık eşelesem geçmişi derler ya roman olur diye bir kaç tane roman yazılabilir 31 senemden...Ancak doğumum ve sonrasında yaşadıklarımı bir türlü içimden atamıyorum.Her aklıma geldiğinde şükrediyorum,oğluma sıkı sıkı sarılıyorum.Onu çok sevdiğimi söylüyorum.Ancak dedim ya içimden atamıyorum.
Sezaryen ameliyatından çıktıktan sonra ayılma odası denilen yerde benden uzakta inleyerek yatan minnacık bir Rüzgar var,bu hikayenin ilk karesi olarak beynimde.Sonra düşünceler,onu bana verseler,yanımda olsa iyi ederim ben onu.Konuşurum anlayacaktır...Rahatlayacaktır.
Fetal distres dediler.Yaşama uyum sağlayamadı.İnleme problemi var.Şimdi götürüyoruz,siz odanıza gelince yanınıza getireceğiz.Çocuk doktoru görecek.
Tamamdı.O zamana kadar ben de kendime gelirdim.Kırmızı tacımı takar,makyajımı yapar,bir de o klasik hastane ilk pozundan çektirirdim.
Gelmedi Rüzgar.Saatler geçti.Gece oldu sabah verirler dedi annem.Sen dinlen.Sabah oldu.Doktor kontrol için geldiğinde,iyi olduğumu beni bugün taburcu edebileceklerini,bebeğimin de önemli bir şeyi olmadığını büyük ihtimalle bugün çıkarken eve götürebileceğimi söyledi.Sevinmiştim.Kalktım koridor boyu bir kaç kez yürüdüm.Canım yanıyordu.Hem içim ruhum,hem bedenim acıyordu.Yan odalardan bebek sesleri geliyordu.Hepsinin kapısında pembe ya da mavi süsler asılıydı.Gelenler gidenler bebek şekerleri,gülmeler...Benim kapımda süs yoktu.Öylece köşede duran hastane beşiği bomboştu.Annem yanımdaydı.Sus olmuş ağlayamıyordum.Sütüm kesilirdi,makyajım akardı,bebeğim beni böyle mi görecekti.
Nihayet taburcu saati geldi.Bebeğimin olduğpu yenidoğan yoğun bakım bölümüne gidip,görüş saatinin gelmesini bekledim.Benim gibi en az 20 anne vardı.Hepsi karınlarını tutuyor.Çoğu ağlıyordu.Neyse ki ben bugün oğlumu alıp evime gidecektim.Görüş saati geldi ismimiz okundu Mehmetle birlikte ilk kez oğlumuzu görmeye giriyorduk.Onlarca küvöz..Birinin başında acı acı öten,sesini yıllar geçse unutmayacağım bir solunum makinesi...Yazık dedim.Meğer o Rüzgarmış.Ağzından ciğerlerine,burnundan midesine hortum salmışlar.Ciğerleri patlamış,göğüslerinden delip havayı boşaltabilmek için hortum takmışlar.O minicik eline damar yolu açmışlar.Oysa ben alacaktım oğlumu...Düşmedim orada ama tökezledim.Bir yerlere tutundum.Hiç böyle hayal etmemiştim.
Çıkardılar beni yoğun bakımdan.Taburcu oldum eve geldim.Annem yanımda,babam yanımda,Mehmet yanımda.Ben hamile değilim artık.Ama bebeğim yanımda değil.Elim ayların alışkanlığıyla karnıma gidiyor.Hareket yok.O zaman gözüm beşiğe gidiyor,beşik boş.Telefona gidiyor elim,saat 19:00 'da bilgi veriyoruz diyorlar.15 gün her gün saat 13:00 de hastaneye sütümü götürüp,hortumlar,serumlar,makineler içinde yatan oğlumu seyrettim.Dünyanın en zor şeyi,doktorlardan onlar için çok rutin ve sıkıcı bir iş olduğunu belli ederek çocuğunun durumunu dinlemek.Ağzından bir güzel cümle dilenmek."Durumu stabil" cümlesini "Ölmedi yani bugün de,herşey yolunda,yani hala iyileşebilir di mi?" diye sorarak "İyiye gidiyor" a çevirme çabaları...
Orası öyle bir yer ki,görüş saati gelene kadar bebeği bizim gibi yoğun bakımda olan ailelerle sizinkinin nesi var,şu var bu var,kaç haftalık doğdu,kaç gündür burada vs.. konuşurken günler geçtikte kanka oluveriyorsunuz.Orada sosyal sınıf ayrımı yok,başı örtülü,açık,sosyetik,iyi,kötü ayrımı yok.Herkes anne.Ne zaman ki isimler okunuyor yoğun bakıma giriliyor,o biraz önce can ciğer kanka olduğun insanların bir tekini bile görmüyor gözün.Sabırla doktorun gelmesini beklerken "Canımmm,oğlumm,kızım,anneciğim" sesleri birbirine karışıyor.Ne tuhaftır ki annesinin sesini duyan bebeklerin çoğu narkoz etkisinde değilse uyanıp bakmaya ya da ağlamaya başlıyorlar.Rüzgar'ın küvöz kapağını hep besmeleyle açtım.Bir keresinde bana gülümsedi.Dünyalar benim olmuştu.Mehmet çocuk gibi ,sanki benim elimdeymiş gibi "Yaa Ece götürelim artık biz oğlumuzu eve" dedi.Çok zordu ona "Götüreceğiz,az kaldı" demek.
Dile kolay gelen 15 geceyi Rüzgar iyileşecek mi?Evimize gelecek mi? diye düşünerek geçirdim.
İnsanın ömrü boyunca unutmayacağı bazı sahneler vardır ya çok alakasız ama bunlardan biri üniversite yıllarında yurtta,odada tek başına oturmuş,kapının arkasına yapışık olan "Melekler Şehri" afişini dadikalarca izlediğim sahne.
Diğeri ise Rüzgar hastaneden çıkmadan bir önceki gün,yoğun bakım odasına girdiğimde Rüzgar'ın küvözünün olduğu yerde sadece bir beşik gördüğüm sahneydi.Solunum makinası yoktu,küvöz yoktu.Korkmuştum,paniklemiştim.Olduğum yerde kalmış oraya bakıyordum.Ne kadar bakakaldım bilemiyorum.Geriden "Bebeğin orada annesi" sesini duymuş ama ikna olmamıştım."Bir anda ağlamaya başladım "Hayır yok" diyordum.Beni tutup beşiğin kenarına getirdiler.Mavi bir battaniyeye sarılı küçücük oğlum vücudunda hortum takılıolmaksızın yatıyordu.Gözlerini açmaya çalışıyor,başaramıyordu.Orada telefonla konuşmak yasak.Hemen dışarı çıktım.Mehmet'i aradım."Mehmet Rüzgar küvözden çıkmış,hiç bir şey bağlı değil,öylece yatıyor" dedim."Ece sen ne diyorsun ya sen ne diyorsunnnnnnnnnn" deyip ağlamaya başladı.Ben de tabii.Sonra geri döndüm.1 saat sonra yemek zamanlarıymış.Beklerseniz emzirirsiniz dediler.Beklemez miydim?O bir saat nasıl geçti hatırlamıyorum.Emzirme saati geldi,koyun kuzuya karıştı.Nasıl emzireceğimi gösterdiler.Hiç acemilik yaşamadık oğlumla.Bir yandan emiyor bir yandan gözlerini gözlerime dikmiş bana bakıyordu.O anda kahkahalarla gülmeye başladım.Hepsi geçmişti.Oğlum iyileşmişti.Yarın eve götürebilirdik.Bir gün kontrol altında tutulması iyiydi.
O gece nasıl geçer,bu kadın nasıl uyur,nasıl uyanır,nasıl bekler saat 13:00 olsun.Buna kalp nasıl dayanır.Göz nasıl dayanır.Dayanıyor mutluluktan bu sefer akıyor yaşlar uzun uzunnnnn.
Nihayet saat 13:00 olduğunda aldılar bizi yine odaya.annesi giydir oğlunu,altını da değiştir.Epikrizi yazılsın çıkacaksınız dediler.O korktuğum minicik bedeni giydirirken hiç zorlanmadım.Bembeyaz tam vücuduna göre bir tulum,eldivenler ve şapka giydirdim.
Eve geldiğimizde de günlerce ağladım.Yaralarına baktım.Bir yandan emziriyor bir yandan ağlıyordum.Bir aksilik olacak ve onu tekrar hastaneye bırakmam gerekecek diye günlerce gecelerce uyumadım.
Bunu yazarken bu günleri tekrar hatırlayıp ağlamamaya söz vererek yazıyorum.Oğlum yanımda ,sağlıklı ona bakabiliyorum.
Bir anne hayattan başka ne ister ki?