27 Mart 2012 Salı

holografik evren ve zaman

Zaman, asla bizlerin düşündüğü gibi birşey değildir. Çünkü bizim "zaman'ımız", bizlerin, yani insanın algılama kapasitesinden doğan bir şekilde anlaşılmaktadır. Zaman, insanın, evreni algıladığı beş duyusunun eseri olan bir biçimde zihinlerimizde şekillenir.
Grerçekte ise, sınırı, sonu olmayan "evrensel tek bir an" mevcuttur ve bu "tek an", değerlendiricinin algılama kapasitesinden doğan bir biçimde "zaman" şeklinde algılanır.
Hologram tekniğinin izahı, "evren" ismiyle tanımlamaya çalıştığımız sınırsız ve sonsuz tek varlık, yani "BÜTÜN'e" ait tüm bilginin hologramik bir biçimde her zerrede mevcut olduğunu anlamamızı kolaylaştırmıştır. Buna göre, evrenin holografik yapısında, bizim gözlemlediğimiz evrenimizde, olmuş veya olacak diye bildiğimiz her olay, her oluşum, bilgi olarak yüklüdür. Ve yine, evren içi olan her bir varlık, bu "holografik düzenlenmiş bilgi'yi" kendi algılama kapasitesi ölçüsünde değerlendirir. Çünkü "evrensel tümel bilgi'nin" bir sınırı ve dolayısıyla bir merkezi olmaması dolayısıyla, algılamanın oluştuğu, ortaya çıktığı her noktada, algılayıcıya "bütüne ait tüm bilgi" açıktır. Ancak, algılayıcı, kendi algılama kapasitesince bu bilgiyi değerlendirebilir. Yani, algılanan bilgi, tamamen algılayıcının algılama kapasitesinin bir eseridir. Zaten, algılayıcının kendisi de oradaki bilginin özden açığa çıkışından başka birşey değildir.
"Evrensel tek an'da" evrene ait tüm oluşumların bilgi olarak mevcut olmasından dolayı, o boyutta herşey olmuş-bitmiş hükmündedir. Yani, evrenimizde ortaya çıkacak herşey "evrensel tek an'ın" kapsamında olup, bitmiştir. Ancak, sınırlı algılama kapasitesine sahip birimler, "bütüne ait bu tüm bilgi'nin" ancak kendi kapasiteleri elverdiği ölçüsünü değerlendirebilirler. O halde bizler, hologramik düzenlenmiş evrenin sadece içinde bulunduğumuz kesitine (boyutuna) ait bir bilgiyi algılamaktayız ki bu da içinde bulunduğumuz "bizim evrenimiz'dir". Algılamakta olduğumuz tüm bu bilgi, -sınırsız bir yapıdan alınan kesitsel veriler-, yani "bizim evrenimiz", kendi kapasitemizden doğan bir biçimde duyularımız önüne serilmektedir. Böylece de holografik evreni kapsayan "tek kozmik an'ı", kendi kapasitemizden doğan bir biçimde, yıllarla, aylarla, günlerle vs. ifade edilen bir biçimde şekillendirmekteyiz. Eğer holografik evreni bir başka kesitinden algılıyor olursak (farklı bir kapasiteyle), "şu anda içinde bulunduğumuz zaman" o boyuta göre belki birkaç saniyelik bir değer ifade edecektir. Çünkü, "bizim zamanımız", holografik evrenin sadece belirli bir kesitidir ki bu kesit belki de "kozmik tek an'a" nisbetle okyanusta bir damla bile değildir. Öyleyse, "kozmik tek an'ı" ne şekillendiriyor isek, o boyuta ve algılama kapasitesine göre bir " zaman değerlendirişi" içinde oluruz. Başka bir haldeki "zaman" algılayışımız, şimdikiyle hiç mi hiç bağdaşmayacaktır...
Nitekim, "bizim evrenimizin başlangıcı" diye kabul edilen big-bang anından şimdiye dek geçen zamanı kapsayan "kozmik yıl'a" nisbetle bir insan ömrü 10 saliselik bir anlam ifade etmektedir. Eğer bilinç boyutunda, bizde bir üst boyuta sıçrama gerçekleşirse, yani o boyutun bilgileriyle rezonansa girebilirsek veya bir diğer ifadeyle o boyutun bilgileri bizde açığa çıkarsa, içinde bulunduğumuz "kendi evrenimiz boyutu", bir rüya misali değere sahip olacaktır. Acı, tatlı günlerle, yıllarla geçen bir ömrün tamamı sanki uykuda yaşanmış bir rüya gibi hatırlanacaktır...
O halde, bizlerin olageldiğini gözlemlediği herşey, sınırsız evrenin holografik yapısında mevcut bilginin kesitsel örnekleridir. Ve bizler, "tümel bilgi'nin" bizde açığa çıkan boyutunu "yaşadığımız zaman" olarak kabul ediyor, buna göre de geriye kalanını değerlendiriyoruz.
"Kozmik tek an'a" göre ise HERŞEY, KENDİNDE, hologramik düzenlenmiş BİLGİ'den ibarettir, yani tüm zamanlar yaşanmıştır. Çünkü herşey, O'nun bilgisinde mevcuttur. Bizler dahi, O'nun bilgisinden oluşmuş, yeralan birimsel görüntülerden başka birşey değiliz!.. Fakat, aynı zamanda sahip olduğumuz bilinç yönüyle "tümel bilgi" sınırsız bir biçimde bize açıktır. Bilinç boyutunda bizde oluşacak derinliğine bir sıçrama ile, öz varlığımız, "evrensel Öz'de" mevcut tümel bilgiye vakıf olabilir. Yani, "BÜTÜN", kendi bilgisini bizde seyretmekte olur ki bu, şu anda da böyledir ve gerçek budur! Çünkü, o boyutta "tek bir an" ve "tek bir varlık" sözkonusudur. Holografik evren ise, tüm bunları kendi bilincinde oluşturan "Bilgi Sahibi'nin", diğer bir yönüyle "Sınırsız An'ın" sahip olduğu ve kendinde ortaya çıkan özelliklerinin görünür olmasından başka birşey değildir...
Acaba, mistiklerin "bütün alemlerin aslı hayaldir, çünkü herşey ALLAH'ın ilminde olmuş-bitmiştir" şeklindeki ifadeleriyle kasdettikleri Bilgi'nin "hologramik düzenlenmiş evrenleri", yani "varlığın gerçeği ve özü" müdür!.. Ve acaba,"tayyi mekan" ve "tayyi zaman" olayları, bu "hologramik bilgi'nin" değişik boyutlarına bilinç sıçramalarıylagerçekleştirilen mekan ve zaman seyahatleri midir?..
Eğer insanlık, "Evrensel Bilinci" tanımak suretiyle günü geldiğinde kendindeki "öz değerlere" erişebilirse, belki de bu "holografik bilgi evreni'nde" değişik zaman ve mekan boyutlarına bilinç sıçramalarıyla seyahatler gerçekleştirebilecek güce erişecektir!.. Bütün bu anlatılanlar gibi, her sorunun cevabı da gerçekte evrensel hologramik bilgide mevcuttur; ancak, gerçeği, tabii ki bize "ZAMAN" GÖSTERECEKTİR...

Ahmed Baki...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder